Süper Lig, beklendiği gibi durağan başladı. Topun oyunda kalma süresi 45-50 dakika civarında olduğunda seviniyoruz. Bu şartlar altında da takımlarımız, Avrupa maçlarından genelde boynu bükük ayrılıyor.
Sezonu Dinamo Kiev ile açan Fenerbahçe, üstün oyununa rağmen rakibine boyun eğdi ve Şampiyonlar Ligi’ne veda etti. Geçtiğimiz hafta yine Konyaspor, patates tarlasına dönen sahasında Vaduz gibi, kendi ülkesinde lig olmadığı için İsviçre Ligi’nde mücadele eden takımdan 4 yedi. Önceki akşam Trabzonspor, Kopenhag deplasmanında tarihi farktan kurtuldu. 2-1 biten maçın son anlarında temsilcimiz baskılı oynuyor gözükse de gol beklentisi olarak, rakibin son derece altında bir oyun sergiledi. Rakip, yüzde 44’lük bir şut isabeti sağlarken temsilcimiz, sadece yüzde 25’lik bir şut isabeti sağladı. En çok topla buluşan oyuncu ise stoper Vitor Hugo. Tempolu bir oyun oynansa da rakip, Trabzonspor’u durdurmayı bildi.
Türkiye’de esip gürleyen, bir şekilde maç kazanan ekiplerimiz birer birer dökülüyor Avrupa’da. Burada oynanan oyun kalitesi, o mecralara yetmiyor. 1-0 önde iken maçı soğutmak için yapılan ve alınan ucuz fauller, hakemlerin sık sık çaldığı ucuz düdükler ve futbolcuların kötü niyeti, Avrupa’da oynayan kulüplerimizin en büyük dezavantajı.
Sorunun temeline inmeden, Avrupa’da başarı gelmesi çok zor. Önce kendimizi değiştirmeliyiz ki sevinebilelim. Uzun yıllar önce Galatasaray’ın kazandığı Avrupa Kupası’nın bugün yanından geçemiyor aynı takım. Süreklilik olmadığında başarılar tesadüfe dönüşüyor maalesef. Örneğin basketbol. Fenerbahçe ve Efes her sene Avrupa’nın en büyük kupası için dörtlü final oynuyor. Buna tesadüf diyebilen var mı? Voleybolda Vakıfbank’ın başarısına tesadüf diyebilen çıkar mı? Ama Galatasaray’ın UEFA Kupası’na tesadüf diyebilecek milyonlar var.
Temeli düzgün inşa etmek gerekiyor. Basketbol ve voleybol gibi futbolunda müteahhitler tarafından değil spor adamları tarafından yönetilmesi gerekiyor. Biat edecek TFF ve MHK değil, siyasetten arınmış liyakatli insanların hizmet etmesi gerekiyor. Bu düzelmedikçe de Avrupa rüyamız kabuslarla bitiyor.