Ülkenin hiç bir sisteminin doğru şekilde çalışmaması maalesef artık hepimizde alışkanlık haline geldi. Toplum olarak birçok bozukluğa alışmış olmamız ve gerekli tepkiyi vermiyor oluşumuz aslında çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzun göstergesi. 18 yıllık şahsım hükümeti sürecinde o kadar çok kanunsuzluk ve ahlak dışı olayla karşı karşıya bırakıldık ki artık hiç bir şeye şaşırmadığımız gibi tepki de vermez olduk. Siyasetin sporla iç içe olma tehlikesini en çok yaşadığımız bu dönemde en büyük tartışma konumuz tüm dünyada adeta saat gibi işleyen Video Yardımcı Hakem. Bizim bildiğimiz ve günlük hayatta kullandığımız adıyla “VAR” sistemi ülkemizde sorunların çözülmesine yardımcı olmaktansa daha büyük sorunları beraberinde getirdi.
2018 yılında tanıştığımız sistemi hala doğru kullanmayı ve yanlışların önüne geçmeyi başarabilmiş değiliz. Britanyalı yazar Simon Kuper’in “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” adıyla ilk kez 1994 yılında yayınlamış olduğu kitabının başlığı aslında çok önemlidir. Bu oyun kimi toplumlarda ezilenlerin kendini ifade etme biçimi, kimi toplumlarda insanların yaşam stresinden kaçış noktası olmuştur. Türkiye’de ise maalesef futbol artık siyasetten ibarettir. Aslında “Var” sisteminin faydalarını göremiyor oluşumuzun nedeni tamda bu yüzdendir. Çünkü bu oyunun doğasına, oyunun kültürü haricinde yapacağınız her müdahale zarar verecektir.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun son 4 başkanına kısaca göz atalım. Sırasıyla Mahmut Özgener, Mehmet Ali Aydınlar, Yıldırım Demirören ve Nihat Özdemir. Bu dört kişilik başkanlar listesine baktığımızda emirlerin kaçak saraydan geldiğini anlamak hiçte zor olmuyor. Problemi çözebilmenin tek yolu, kaynağını bulmaktır. İsterseniz dünyanın en iyi hakemlerini getirip maç yönettirin, yine de başarılı olamazsınız.
Bugün geldiğimiz noktada yapılan her yanlış kararda hakemleri ve Merkez Hakem Kurulu’nu hedef alanların aslında sorunun temelini düşünmeleri gerekir. Ekonominin perişan vaziyette olduğu, üretimin sıfır noktasını gördüğü, kadın cinayetlerinin tavan yaptığı, Bakanların sosyal medyadan istifa ettiği bir ülkede sizce futbolun sorununun hakemler olması mümkün mü?
Verilen talimatlarla maç yönetmek zorunda olan insanları, milyonlarca taraftarı olan kulüplerin önüne atan bir Türkiye Futbol Federasyonu’ndan bahsediyoruz. Şu anda ligde rekabet içerisinde bir süreç izliyoruz. Rekabet var ama oyun yok. 3. dünya ülkelerinin de kendi içlerinde keyifli çekişmelere sahip olan ligleri bulunuyor fakat uluslararası arenada çuvallıyorlar. Aralık ayında Avrupa kupalarında mücadele eden bir tane takımımız kalmamışken kimse dönüp acaba neden diye düşünmüyor mu? Galatasaray’ın UEFA Kupasını kazandığı, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığı, Beşiktaş’ın UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek final oynadığı bir Türkiye’den bu noktaya nasıl geldik bunu kimse sormuyor mu acaba? Cevabı çok açık. Bu başarılar elde edilirken 1 Euro 2,5 TL idi, şu an 1 Euro 8-9 liraya denk geliyor.
Uzun lafın kısası Türk futbolunun, Türk sporunun başarısızlığı bu yönetim şekliyle kaçınılmazdır. Her geçen gün daha da kötüye giden ülkemizin en çok etkilenen dallarından bir tanesi spordur. Dünya olarak büyük zorluklarla mücadele ettiğimiz bu dönemde insanların motive olmak için sıkı sıkıya sarıldığı bu güzel oyunu yerlerde süründürenler, oturup bir kez daha düşünmelidirler.
Problemin kaynağını doğru teşhis etmekte fayda var. Aksi takdirde çözmek pek de mümkün olmuyor. Maalesef Türk futbolunun sorunu “Var” sistemi değil, Türkiye’de 18 yıldır devam eden “daVAR” sistemidir.