Özellikle son bir yılda, kendisini daha geniş çevrelere ve daha iyi anlattığını hep beraber gözlemliyoruz.
İzmir dünyanın çöplüğü yapılmak istenirken, ölü taklidi yapanlardan değil; ‘Bedeli ne olursa olsun o gemi İzmir’e gelmeyecek’ diyerek asbestli gemiye karşı mücadeleye önderlik edenlerden oldu.
Kurtuluşun 100. yılında, hamasi nutuklar atanlardan değil; Atatürk’ün Nutuk’undan gerçeği dosdoğru gericiliğin yüzüne vuranlardan oldu.
Parti içi ekipler çekişmesine su taşıyanlardan değil; kendi çizgisinde dimdik dururken herkesle kol kola kalmaya çalışanlardan oldu.
Cumhurbaşkanlığı adaylığına selektör yaparak, kuvvetle muhtemel iktidar değişikliği sürecine taş koyanlardan değil; tarafını başından beri doğru belirleyip, yolundan şaşmayanlardan oldu.
3 buçuk yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecinin, görünür kitle desteğinin en çok arttığı dönemini yaşıyor şuan…
Hem de bazı mevkidaşları gibi popülist söylemlerle gericiliği yeniden yeniden üreterek değil, ‘inadına demokrasi, inadına barış, inadına cumhuriyet, eşitlik, adalet’ diyerek yapıyor bunu…
Bugün, hakkında açılan soruşturmalar karşısında, Büyükşehir Belediye emekçilerinin güçlü desteği ile güne başladı: “Asla Yalnız Yürümeyeceksin!”
Cumhuriyet tarihinin en görkemli kutlamasını yaptıktan hemen sonra, İzmir İktisat Kongesi’nin 100. yılında yeni bir kongrenin hazırlıklarını sürdürüyor bir taraftan. Öte taraftan her gün, siyasi iktidarın bitmek bilmeyen türlü saldırılarına göğüs geriyor.
Bazen Bergama’nın Ödemiş’in bir köyünde görüyoruz onu, bazen Avrupa’nın önemli bir kentinde…
Hem ‘Başka Bir Tarım Mümkün’ diyor, köylülerle süt sağıyor; hem ‘Dünya Kenti İzmir’ diyor, Avrupa’nın önemli isimleriyle bir araya geliyor.
Temeller atıyor, şantiyeler geziyor. En sıradan belediyecilik işlerinin titizlikle takibinden, en insani ‘radikal’ fikirlerin özenle savunulması ve herkese dair huzurun yaratılması için atılan adımlara kadar…
Sezar’ın hakkı Sezar’a: Başkan aşkla çalışıyor!
Yakın ekibinde yer alan, yaşça gençlerin dahi bu enerjiye ayak uyduramayıp, bazen yorulduklarını görüyoruz.
Hayal ettiklerinin ne kadarını gerçekleştirmiştir, yeniden yeniden sormak lazım.
Ancak, benim gördüğüm en erişilebilir, en yeni fikirlere açık başkan kendisi…
Başka bir belediyecilik mümkün, o belli oldu.
Başka bir siyaset atmosferi mümkün, başka bir Türkiye mümkün.
Tüm bu ‘başka’lar, hem demokratik örgütlenmelerin büyümesi ve çoğalmasıyla mümkün, hem de buna inanan birer birer kişilerin artması ve öne çıkmasıyla… O da belli.
İzmir’e ve gitgide ülkenin tamamına ‘Başka bir başkan’ profilini gösteren Tunç Soyer, şahsı üzerinden muhalefetin tamamına verilmek istenen gözdağına karşı mücadelede yalnız bırakılmamalı.
Kendisine desteğe gelenlere yaptığı konuşmada, çokça dayanışma ve cesaret vurgusu yapan başkan tam olarak şöyle dedi: “Şundan yana içiniz rahat olsun kardeşlerim, ben bedel ödemeye hazırım. Sizin ve evlatlarımızın aydınlık geleceği için, bu memlekette yaşayan herkesin yüzünün gülmesi için sonuna kadar bedel ödemeye hazırım! Bana bugün hayatımın en büyük ödülünü verdiniz, yalnız olmadığımı bana hissettirdiniz. Bu can size feda olsun”
Her kim ki, bu ceberut iktidarın karşısında cesaretle ve bedel ödemeyi göze alarak direniyorsa, bu toprakların mücadele ve dayanışma birikimi onu yalnız bırakmamak gerektiğini adı gibi biliyor.
Saldırı nereden gelirse, oradan dik durmak mücadele tecrübelerimizin bize bıraktığı en önemli miraslardan…
Soyer, bu çizgisinde durduğu müddetçe; insanlığın ileri değerlerine sahip çıkan İzmirliler de Soyer’in yanında olmaya devam etmelidir.
Hissettiğim kadarıyla, bu tam da öyle olacak ve başkanı gözüne kestirdiğini düşünenler baltayı taşa vurduklarını anlayacaklardır.