Yaşam alanlarını yönetmek, gerçekten yaşamakla mümkündür.
Ancak yaşadığımız mahalle üzerine söz söyleme cesaretine sahip olabiliriz. Bir de o yaşam alanının dünü, bugünü ne kadar net olursa içimizde o zaman bambaşka bir aidiyet üzerinden şehirleri yaşanabilir hale getirmek mümkün olabilir.
İzmir, kent merkezi ve çevre ilçeleri olarak düşünüldüğünde metropol niteliğindedir. Nüfus yoğun, iç içe yaşam alanlarını yönetmek için o alanda yaşamanın ötesinde bir bakış açısına ihtiyaç duyulur. Kentin ihtiyaçlarına daha bütünsel bir bakış açısını geliştirmek gerekir.
İzmir’de Üniversite Yaz Oyunları’yla küresel bir etki sonucu oluşan ‘gönüllü takımı’ daha önce yaşamadığımız bir deneyimle buluşturdu bizi. Ne güzeldir ki büyük organizasyon bittikten sonra da sürdürdük bu oluşumu. İzmir Gönüllü Takımı, örgütlenme sürecini kent yoksulluğuyla mücadelede eğitime ve yaşama dokunarak giderme alanına yöneltti. 2006 yılından bu yana yerelde en uzun soluklu sosyal proje olarak da çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmaların olumlu etkisi Ankara’yı da etkiledi. İzmir’de yaz aylarında gönüllü olup Ankara’da öğrenim gören gençler de ‘Ankara Gönüllü Takımı’nı oluşturdu. Önceki yazılarda ayrıntılı biçimde paylaşmıştım. Şimdi Ankara’daki etkiyle başka yaşam alanlarının nasıl etkilendiğini paylaşacağım.
Eskişehir Gönüllü Takımı
Ankara’da çalışmalar başarıyla sürdürülürken Anadolu Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler de gönüllü olmaya karar verdi. Ankara’da düzenlenen eğitimlere katıldı ve Eskişhir’de benzer bir örgütlenmeyi başlatmak için harekete geçtiler.
Kentte gönüllü olarak bir şeyleri dönüştürmek için inisiyatif alan bireyler bir araya gelmeyi başardıklarında yerel yönetimlerin kucak açması beklenir. Eskişehir, büyükşehirler arasında uzun süredir ‘başkent’ niteliğindedir. Belediye Başkanı Sayın Yılmaz Büyükerşen Hoca, gönüllü takımı için inisiyatif alan gençlere hemen randevu verip programını değiştirdi.
Bir Kent Mimarı: Yılmaz Büyükerşen
Başkanlık makamına girdiğimizde tüm mobilyalar ve koltuklar sanki 40 yıl öncesinden bu yana dimdik ayakta duruyor gibiydi. Atmosfer eskiyle yeniyi harmanlamış, kent planları, dosyalar ve kitapların yoğun olarak bulunduğu bir odaya adım atmıştık. Anadolu Üniversitesi’nden dört genç arkadaşımla birlikte onların yolunu açma hevesiyle ekibe dahil olmuştum. Yılmaz Hoca, biz masaya oturduktan sonra kısa bir müsaade istedi ve cam kenarında duran radyosunun yanına gitti. Biraz sonra Müzeyyen Senar’ı dinlemeye başlamıştık. Hepimiz birbirimize bakıp gülümsemeye başladık. Projenin içeriğini anlattıktan sonra Eskişehirli gençlerin heyecanından etkilenen Yılmaz Hocam hemen Belediye’deki tüm ekibini toplantıya davet etti. İlgili bürokratlarla bizi tanıştırdıktan sonra Başkan hemen çalışmalara başlamamızı önerdi. Böylelikle, üniversitede okuyan gönüllü gençler Eskişehir’de bir üniversite-toplum dayanışmasını başlatmış oldu.
Kütahya Gönüllü Takımı
Eskişehir’den başlayan çalışmalar benzer bir süreçte Kütahya’da öğrenimini sürdüren üniversiteli gençlerin ilgisi çekti. Yine aynı şekilde proje dosyası hazırlandı, uygulama adımları belirlendi. Yerelde destek arayışlarına giren gençler tam olarak bekledikleri desteği bulamayınca derneklerle işbirlikleri yaparak farklı okullarda çocuklarla etkinlikler düzenlediler. Kütahya’da gönüllü çalışmaların başlaması, yaygınlaşması için öncü rol üstlenen gençler sahada deneyim kazandı, kendilerini geliştirdiler.
***
Belediyecilik, belediyelerde kurumsallaşma ve sosyal politikaların geliştirilmesine yönelik uygulanabilir önerilerle yazı dizisini yeni yılda da sürdüreceğim.
Herkese yeni yılda huzurlu günler dilerim; yerel yönetimleri takipte kalalım.