Olimpiyat oyunlarının antik Çağ’da, M.Ö. 776’da ilk olarak İzmirli hemşerimiz Pelops tarafından organize edildiğini biliyor muydunuz?

İzmir’in Yamanlar dağında yaşayan Tantalos’un oğlu Pelops, babasının yaşadığı trajediden* sonra Mora yarımadasına göç etti. Kralın güzel kızı Hippodamia ile evlendi. Kral ölünce de yerine geçip bu oyunları kayınpederi anısına düzenledi. O günden sonra, Peloponez olarak anılan o topraklar sporla özdeşleşti.

“Atlet” kelimesini ilk kullanan dünyaca ünlü şair İzmirli hemşerimiz Homeros’tu. İlyada ve Odisseia destanlarında geçen “atlet” kelimesi “atlon” ödül avcısı demekti.

Binlerce yıl önce bu coğrafyada yaşamış Hittiler, kralı koruyan 12 askeri seçmek için güreşler düzenlerdi. Gılgamış Destanı’nda 12 koşar vaziyette genç, 12 koşar tanrıdan söz edilir. Yarışı “Eşeğin yularını ilk tutan kişi” kazanır üst rütbeli asker unvanını alırdı.

Sporcuların tıpkı bugünkü Kırkpınar’da olduğu gibi antrenmandan veya yarışmalardan önce vücutlarına sürdükleri zeytinyağları temizlemek için 2 bin 300 yıl önce kullandıkları kazıma aleti olarak bilinen "strigilis" antik bir ritüeli hatırlatıyor. Bu buluntu İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. İlla ki yolunuzu düşürün görün.

Arkeoloji Müzesi’nden çıkınca İkiçeşmelik Caddesi’ne doğru yürüyün. Gymnasium’un (yarı çıplak gençlerin beden egzersizleri yaptıkları spor alanı) varlığına işaret eden 7 metre yüksekliğindeki duvar kalıntılarına bir kez daha dikkatli bakın. Smyrna’nın merkezindeki Gymnasium’dan ele geçirilen kapılar ve bölümler, antik zamanlarda burada neler yaşandığına dair birçok ipucu sunuyor.

Antik çağda ahlaklı ve başarılı sporcuların yetiştirildiği en ünlü en büyük yer Bergama’yı ziyaret etmeyi sakın unutmayın. Hadrianus zamanından Bergama’da bilinen 7 tane Gymnasium var. Her yaştan insanın geldiği bu merkezde sporcuların yatılı olarak kaldığı eğitim aldığı bölümler de yer alıyor.  Burası sadece bedensel değil, aynı zamanda sosyal aktivitelerin gerçekleştiği bir alan. Bergamalı hekim Galenos, binlerce yıl önce bu topraklarda en iyi spor birbirine top atma diyordu.

Bazen sözler bazen anıtsal yapılar uygarlık tarihine önemli mesajlar bırakır. Efes’in Celsus Kütüphanesi’nde yer alan 4 heykelden biri olan ARETE gibi…

Buradaki kadın heykelleri birer kavram birer fikir. ARETE iyilik yiğitlik mertlik cesaret erdem fazilet demek. Her sporcu Gymnasium mezunu olmak zorundaymış. O dönemde bir delikanlının hem özel hayatında hem sportif kariyerinde uluşmaya çalıştığı en son noktaymış ARETE.

Roma’da ünlü oyun yazarı Plautus, Captive (Tutsak) adlı kitabında şu cümleyi kuruyor:
Biz insanlar, tanrıların ayak topuyuz. (Dı Nos Quası Pılas Homınes Hament-Plautus) Binlerce yıl önce bir edebi eserde ayak topu deyimi geçiyor. Bu yüzden mi oradan oraya savruluyoruz. Şu tanrıların ayak oyunlarına mı geliyoruz yoksa?

Tüm bunlar bir zamanlar İzmir’in spor merkezleri ve yarışmalarla, spor alanında antik dünyanın önemli kentlerinden biri olduğunun kanıtı. İzmir, spor tarihindeki bu izleriyle gurur duymalıdır. Nedense İngilizlerin futbolu icat ettiğini iddia edenler eski çağlarda Türklerin “tepük”** oyunu gözden kaçırır. Her şeyi Yunana ve batı kültürüne mal eden erkin oyununa mı geliyoruz.

İzmir, geçmişteki spor başarılarından uzaklaşarak günümüzde bir boşluk içinde duruyor. Süper Lig'de futbol takımının olmaması, Sultanlar Ligi'nde İzmir'i temsil eden bir kadın voleybol ekibinin eksikliği ve Türkiye'nin rekortmen atletleri, yüzücüleri, güreşçileri ve boksörleri artık bu topraklarda boy göstermiyor.

2005 yılında Ahmet Piriştina döneminde ev sahipliği yaptığımız Üniversite Yaz Oyunları, şehrimizin son büyük uluslararası organizasyonu olarak belleklerde yer buluyor. Ancak günümüzde, İzmir'in sportif arenada geri planda kaldığı bir gerçek.

Bu noktada, ulusal ve uluslararası düzeyde spor organizasyonları düzenleyerek İzmir'in spor sahnesindeki ölü toprağını atması, eski günlere dönerek İzmir bayrağını yeniden yükseltmesi gerekiyor. Bu çaba, sadece şehirdeki sporcuları desteklemekle kalmayıp, genç nesillere sporun önemini ve birleştirici gücünü aşılamak adına da önem taşıyor.

İzmir, geçmişte olduğu gibi bu spor geleneğini canlandırarak, gelecek nesillere sağlıklı bir yaşam tarzını benimsetebilir ve şehrin adını bir kez daha spor başarılarıyla duyurabilir.

Tanrıların ayak topu oyununda oyuncu olmak yerine, kendi kaderimizi kaleye yönlendirmeye ne dersiniz?
Nasıl mı?
Yazıyı, Büyük Atatürk'ün öğüdüyle sonlandırarak sporun sadece sağlıklı bir vücut değil, aynı zamanda sağlam bir zihinle de ilişkilendirildiği önemi vurgulayabiliriz. İzmir, bu çağrıyla tarihine ve spor kültürüne sahip çıkarak, geçmişin ışığında yeni bir spor dönemine adım atabilir.
"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur."

Binlerce yıl önce de bu iddialı söz yine bu topraklarda Romalı doktorlarca söylendi.
'Mens sana in corpore sano' (Sağlıklı zihin, sağlıklı vücutta bulunur)
Neden günümüzde sporun başkenti olamayan bu şehir, geçmişteki spor heyecanını yeniden alevlendirmek için cesur bir adım atmıyor?
-----
*Kral Tantolos, tanrıları sınamak amacıyla oğlunu parçalayarak onlara yemek olarak sunar, ancak bu eylemi nedeniyle tanrılar tarafından cezalandırılır. (Tantolos İşkencesi)
**Göktürklerin futbola benzer oynadıkları bu oyun, sadece bir eğlence aracı olmanın ötesinde, kültürel bir miras ve birliktelik duygusunu simgeliyordu.