Ben Apollon.
Anadolu’nun bağrından kopan, Smyrna’nın mavi göğünde ışığıyla hüküm süren tanrı.
Bir zamanlar İzmir topraklarının tanrısıydım;
Yontulduğum mermerden çok, ışığımın yansıdığı denizler anlatırdı kim olduğumu.

1680 yılında, toprağın bağrında uykudaydım.
İzmir’in güneşi tenimi ısıtır, Körfez’in rüzgârı saçlarımı okşardı.
Ama bir gün, elime yasladığım o yılan dolanmış ağacın altından çekip alındım.
Göğün mavisini yitirdim, Ege’nin tuzlu meltemini özledim. Sanki o dalgalar bana sesleniyor:

Ah Apollon!
Şiirler yazıyorum sütunlarına geceleri…
Hep aynı yerden yarılıyor yüreğim,
Hep aynı yerde yarım kalıyor söz…
Gökyüzünde iki yıldız kayıyor
Rüzgârın getirdiği,
Yoksa senin parçan mıydı,?

Gölgeli duvar diplerinde gizlenen?

Bir süre Smyrna’nın taş döşeli yollarında gezdim;
Ama sonra, kaderin zalim eliyle zincirlendim.
Beni tahtalara bağladılar, tekerleklerle taşıdılar.
Son bir kez İzmir’in lacivertine baktım;
İçimde bir ışık söndü, ama özlem yanmaya devam etti.

Bugün, Louvre Müzesi’nin soğuk salonlarında dimdik ayaktayım.
Yüksekliğim 2,16 metre, ama başım hep İzmir’in ışığında.
Üzerimdeki her çizgi, Smyrna’nın şefkatli ellerinden bir dokunuş.
Fakat bana bakan gözler, hikâyemin yarısını bile anlayamaz.
Homeros’un anlattığı Troya savaşlarını bilenler bile,
Benim İzmirli bir çocuk olduğumu bilmez.
Oysa ben Anadolu’nun ışık tanrısıyım;
Kökenim Smyrna’nın toprağına kazınmıştır.

Homeros’un İlyada ve Odessa destanında anlattığına göre Troya Savaşı’nda Troya’lılardan yana olup, Hektor’a gönülden kılavuz ve koruyucu olan, İlyada’da lykegenes yani likya'lı diye geçen dolayısıyla Anadolulu tanrıdır.

Affet beni Likyalı!
Gündüzünde keder,
Gecende kehanet var…
Direnen zamanda
Yontulmamış birkaç harf,
Aramızdaki şey, Apollon’un kolları kadar eksik
Susuyorum..

Apollon, yalnızca bir tanrı değil,
Aynı zamanda düzenin, denge ve uyumun koruyucusudur.
Ama bir İzmirli için, o daha fazlasıdır.
O, körfezin ışığı, şehrin nefesidir.
Bugün Louvre’da, mermer gövdesine dokunarak hayranlıkla bakanlar,
onun Smyrna’nın kalbinden koparıldığını bilmezler.

Ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen,
Kuru otların gölgesindeki gece kadar derin,
Oysaki, Apollon’un ışığı hâlâ Smyrna’nın üzerinde.

İzmir’in kayıp mirasını geri alma zamanı geldi.
Bu heykel, sadece bir tanrı değil;
bir şehrin hafızasıdır, geçmişidir, ışığıdır.
Onu geri getirmek,
İzmir’in ruhunu yeniden canlandırmak demektir.

“Işığım Körfez’in lacivertinde parlar.
Louvre’ın esiri. Ben Apollon, İzmir’in çocuğuyum.
Bir gün, mutluluk şarkılarımız kaybolan gölgelerimize geri döner mi?”