“Artık bundan sonraki maçlara bakacağız!”
Ağır yenilgilerden sonra futbolculardan ve antrenörlerden duymaya alıştığımız bir klişe bu. Bu yazının yazıldığı 1 Ocak 2024 tarihine de uyuyor.
“2023 bitti, artık yeni yıldaki gelişmelere bakacağız.”
Kadro ve saha aynı olsa da, hayat devam ediyor.
Türkiye, en azından Türkiye’nin önemli bir bölümü, 2023 maçından ağır bir yenilgiyle ayrıldı. 2023’ün bir değişim yılı olması beklenmişti, olmadı. Kadınlar öldürüldü, gazeteciler hapse atıldı, haksız mahkeme kararları birbirini izledi, korkunç bir depremin yaraları sarılamadı, kuraklık Anadolu’yu kavurdu, insanlar pahalılıktan çocuklarını doyuramaz hale getirdi…
Cumhuriyet’in 100.yılı, olayın tarihsel büyüklüğüne yakışan bir şekilde kutlanamadı…
Ama işte, 2024’e ulaştık.
Artık bundan sonraki karşılaşmalara bakacağız!
İlk büyük maç
Tabii bu karşılaşmalar her gün yaşanacak. Her mahkemeye çıktığımızda, her karakola düştüğümüzde, her sokağa çıktığımızda, her bakkala gittiğimizde…
Haksız goller yiyebiliriz.
Ama biraz “zoom out” edip takvime bakacak olursak ilk büyük karşılaşmanın 31 Mart tarihinde yaşanacağını söyleyebiliriz.
O gün yerel seçimler var. Muhtarlarımızı, belediye meclisi üyelerimizi, belediye başkanlarımızı, büyükşehir belediye başkanlarımızı seçeceğiz.
AKP rejiminin daha 4-5 yıl ülke çapında iktidarda kalacak olması, yerel seçimleri daha da önemli hale getiriyor. Belediyeler, hegemonik sağcı iktidara karşı toplumun belirli kesimlerinin nefes almasını sağlayan hava delikleri… Oralardan oksijen soluyabiliyor, farklı kokular alabiliyor, değişik sesler duyabiliyorlar. İşte bunun bütününe demokrasi diyorlar.
Demokrasinin somut bir gerçek olarak hayatımıza dokunduğu eller, yerel yönetimler.
Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, duyduğumuz ses, yürüdüğümüz yol, kestiğimiz ağaçtan onlar sorumlu.
Ve onları biz seçiyoruz. Beğenmiyorsak değiştiriyoruz.
Öyleyse… Kimi desteklersek destekleyelim 31 Mart’taki karşılaşmaya iyi hazırlanmalıyız. Hem kasabamızı hem de ülkenin bütününü düşünmeliyiz!
Elbette ve mutlaka oy vermeliyiz!
Kayyım utancına son
Ülkenin bütünü derken… Seçilmiş adayların kayyım oyunlarıyla saf dışı bırakılması demokrasimizin en büyük ayıplarından biridir. Adeta insanları demokrasiden soğutmak için icat edilmiş bir hiledir.
Adayı tanıyorsun, adaylığını onaylıyorsun, sonra seçilince bir bahane bulup görevden alıyor yerine kayyım atıyorsun!
Böyle bir rezalet olabilir mi? Oluyor. Sonra birileri dışardan “Bu ne biçim demokrasi!” dediğinde “O biçim demokrasi!” dememek için vatan-ezan-bayrak nutuklarına muhtaç kalıyorsun.
Umarım bu karşılaşmadan sonra yeni utançlarla karşılaşmayız!
Neyi bekliyorsunuz?
2023’te ana muhalefet partisi CHP tecrübeli Erdoğan’ın karşısına iyi bir oyuncu çıkaramadı ve yenildi.
Bu kez durum öyle değil. Aday sıkıntısı yok. İzmir rahat, İmamoğlu, ve Yavaş güçlü adaylar, Cumhuriyet tarihinin en başarılı belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen hizmete hazır!
Ve CHP Genel Merkezi hala onun adaylığını ilan etmiş değil!
Böyle bir akılsızlık olabilir mi! Adam senin en büyük silahın, senin onur bayrağın, yaşayan efsanen; al, il il dolaştır!
Birileri hala ayak sürüyor!
Kılıçdaroğlu ve etrafındaki vasatlar kenara itildikten sonra geride kalanların akıllanacağını düşünmüştüm. Tınmadılar.
Vasata alışmak diye bir şey olmalı zahir!
1 Nisan'da ne diyecekler?
Dört ay çabuk geçer. Sıkı çalışma ve kamp zamanıdır!
Umarım 1 Nisan tarihinde mahcup halde karşımıza çıkıp. “Artık bundan sonraki maçlara bakacağız!” demezler.