Amerikan Başkanlık seçimleri yaklaşıyor. Gazetecilik yıllarımda, aday aday, eyalet eyalet yakından izlerdim. Şimdi uzaktan bakıyorum. Ve gördüklerime, daha doğrusu gördüğümü sandıklarıma, inanamıyorum!
Düşünebiliyor musunuz, dünyanın demokrasisiyle övünen en güçlü ülkesinin Başkanlık seçimlerinde iki temel konu var:
Kadınların rahmi ve zenginlerin cüzdanı!
Belki de bir tecavüz sonucu oluşmuş “cenin”lerin yaşama hakkına, doğmuş ve yaşamaya çalışan Filistinli çocukların yaşama hakkından daha fazla önem veriliyor!
Zenginlere vergi konusunda da öyle. Zengin derken öyle birkaç milyon doları olandan söz etmiyorum, çok çok milyar doları olanlardan söz etmekteyim.
Amerikan siyasetçilerinin bir kısmı onların vergi ödememesi için ne perendeler atıyorlar. Sonra onlar da ödemedikleri vergilerin birkaç milyarını yalaka siyasetçilerine veriyorlar. Al takke ver külah!
Bunun adı demokrasi oluyor.
Devlet cinayetleri
Öte yandan, çoğu ailede bir kişinin kalp krizi geçirmesi o ailenin iflas etmesine yetiyor. Çünkü, sağlık sigortasına maddi güçleri yetmemiş. Hastane faturaları, başkalarının da kalp krizi geçirmesine neden oluyor!
Oradayken de söylerdim: Silaha bu kadar para harcayan bir ülkede bir insanın sağlık sigortası alamadığı için ölmesi bir devlet cinayetidir! Tetikçileri, büyük şirketlerin arkasını yalayan siyasetçilerdir!
Silah demişken ona da değineyim: Her yıl binlerce yurttaşını ateşli silahlarla yapılan saldırılarda kaybeden ülkenin yaklaşan seçim platformunda silahların kontrolu baş konu değil!
Evet, bence, okullarda, alışveriş merkezlerinde, sokaklarda bakkaldan peynir ekmek alır gibi alınmış silahlarla taranan masum insanların öldürülmesi de devlet cinayetidir!
Orada da tetiğin altında siyaset kuklalarının parmaklarını bulabilirsiniz.
Çare? Suss. Anayasa maddesi! Vatan, çiftlik, bağımsızlık!
Yeni özgürlük kahramanları
Ha, şunu da unutmamayım. Seçim kampanyasında çok önemli bir kavram var: Özgürlük! Komünistlerin, solcuların, İsrail’i eleştirenlerin susturulmasını ve ülkeden atılmasını isteyenlerin baş sloganı, özgürlük!
Örneğin, Donald Trump’ın! Ve daha bile tuhafı, dünyanın en zengin adamı Elon Musk’ın.
Genel medyayı solcu olduğu için sürekli eleştiren Musk, Twitter’ı satın alıp X yapmasını “özgürlük mücadelesi” olarak açıklıyor. Yatıp kalkıp kendi oyuncağında ifade özgürlüğüne övgüler düzüyor. Namık Kemal’i, Milton’u, Voltaire’ı solda sıfır bırakacak özgürlük türküleri çekiyor.
Nasıl oluyor bu? Niçin oluyor?
Bence: Amerikan toplumunda militarizme ve açgözlü neo-liberal kapitalizme karşı kitlesel öfke yükseldiği ve kamuoyuna gittikçe daha fazla yansıdığı için oluyor. Kampüsleri kaybettiklerini anladıkları için oluyor.
Bayrağı kendilerinde görünsün ki, tarihin dinamolarından biri olan o özgürlük “yanlış” ellerde kalmasın!
Ki, çevirdikleri dolaplar, çıkardıkları savaşlar ve ödemedikleri vergiler eleştirilmesin!
Değil mi Mösyö Voltaire, pardon Mister Musk?