Ülke gündemi İstanbul seçimlerine kilitlenmişken kötü şeyler yaşanmaya devam ediyor. Ard arda gelen kadın cinayetleri, tecavüz, istismar haberleri kamuoyunda yeteri kadar etki yaratmıyor. Vicdanları dağlayan, dağlaması gereken olaylar karşısında kadınlar, kadın örgütleri, birkaç muhalif kesim dışında toplum lal kesilebiliyor.
Bunlardan birini Perşembe günü yaşadık. Öz savunma hakkını kullanarak kendisine tecavüz eden adamı öldüren Nevin Yıldırım’a verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onandı.
Ne olmuştu?
Nevin, sistematik olarak tecavüze uğruyor, tehdit ediliyordu. Köy halkı, Nevin’in ‘namus yoksunu’ olduğunu söylüyor, yaşananlara sessiz kalıp, dedikodu yapmayı tercih ediyordu. Canına tak eden Nevin, tecavüzcüyü öldürüp bu işkenceye son verdi. Başını kesip köy kahvesinde oturan erkeklerin önüne attı ve ‘Alın size namus!’ dedi.
Bu arada Nevin hamile kalmıştı. Tecavüz sonucu olan bebeği doğurmak istemiyordu. Kürtaj hakkını kullanmak istedi. O zamanın Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ‘Tecavüz bebeklerini doğursunlar. Devlet bakar.’ Dedi. Nevin’in tüm ısrarlarına rağmen, kürtaj için gereken tıbbi süre aşıldı. Nevin, bebeği doğurmak zorunda kaldı. Kimlikte ‘baba adı’ kısmına tecavüzcünün adı yazıldı.
Nevin, müebbet hapis cezası aldı. Ve dediğimiz gibi dün cezası onandı.(Bir kadın hakim şerh düştü sadece.) Hiçbir indirime gidilmedi. Yıllarca gördüğü işkence yok sayıldı.
Geçtiğimiz hafta avukat Müzeyyen, Diyarbakır’da,eşi doktor Mesut Issı tarafından 14 kurşunla katledildi. Müzeyyen, bir kadın hakları savunucusu idi. Boşanma davası açtığı eşi tarafından ölümle tehdit ediliyordu. Koruma kararı vardı. Ama korunmadı. Katil mahkeme salonuna girdiğinde hakim, ‘Hoş geldiniz! Geçmiş olsun Mesut Bey’ diye karşıladı. Elinde olsa kırmızı halı sererdi herhalde…
Binlerce kadın katili gibi bu da, ‘ Pişmanım. Namusum için öldürdüm. Erkekliğime laf söyledi.’ Vs. diyecek. Lacileri çekip, sinek kaydı traş olacak. Kadını ikinci sınıf insan gören erkek egemen zihniyetin Adliye Saraylarındaki temsilcileri, yok haksız tahrik yok iyi hal diyerek, verebilecekleri en az cezayla davayı sonuçlandıracaklar. Sonra birileri kalkıp ‘kader mahkumlarını salalım!’ diyecek. Üç beş yılda çıkıp yine aynı ve ya benzeri suçları işlemeye devam edecekler. Ediyorlar.
Ve dışarıdaki erkekler, ‘nasıl olsa ağır ceza vermiyorlar.’ Deyip, öldürme, tecavüz etme, her türlü şiddeti uygulama hakkını kendinde görüyor. Çok rahat cüret ediyorlar. Çünkü ‘arkaları sağlam.’
Nevin’e dönersek, yıllarca birinin tecavüzüne uğramak yeteri kadar ‘haksız tahrik’ değil mi? Ya da duruşmalar boyunca erkeklerde gördüğünüz hangi ‘iyi hal’i Nevin’ de göremediniz?
Nevin’i hapse tıktınız. Çünkü hoşlanmadınız ‘Kral çıplak’ demesinden. Hoşlanmadınız, köy kahvesinde ya da mahkeme salonlarında tecavüze karşı suskunluğunuzu yüzünüze vurmasından! İki yüzlü ahlakınızla sizi yüzleştirmesinden hoşlanmadınız.
İşte bu yüzden biz hep diyoruz ve gerçekleşmesi için mücadele ediyoruz ki, ‘Erkek adalet değil, gerçek adalet!’ Kadını erkekten eksik, erkeğin malı, ‘namus’u bacak arasında taşıyan, erkeğin, emeği, bedeni, kimliği üzerinde her türlü tahakkümü kurabileceği, şiddeti hak eden, asla itiraz etmemesi gereken bir varlık olarak gören erkek egemen zihniyetin *Themis’in yakasından düşmesi gerekiyor. Ki gerçek adalet sağlanabilsin.
Son söz de, özellikle kadına yönelik şiddetin eğitimle, diplomayla durdurulabileceğini söyleyenlere gelsin; altın madalya taksan erk(er)lik, erk(er)kiltir!
*Themis, hukukun simgesi, adaletin koruyucusu Yunan Tanrıçası.