Bu haftaki nitelikli çocuk edebiyatı örneğimiz, Frann Preston-Gannon tarafından yazılan ve çizilen, Pöti Kare Yayınları’ndan çıkmış olan “Eve Yolculuk” , hem konusuyla hem de çizimleriyle oldukça etkileyici bir kitap. Bir çocuk kitabında olması gereken kriterlerin başında gelen öğretme gayesinden uzak olması ve anlatılmak istenenleri göze sokmadan anlatması, farkındalık oluşturması gibi kriterleri taşımakta olan bir çocuk kitabı. Kitap konusu ile güncelliğini yitirmeyecek birden fazla probleme değiniyor. Bunun yanında kitabın çizimleri de oldukça etkileyici. Kitabı okurken hem çocuklar hem de yetişkinler çizimlerini bir çırpıda geçemeyecek.
Kitap, bir kutup ayısının yaşadığı bölgedeki buzulların erimesi sonucunda yemek bulamaması ve artık bulunduğu yerde yaşayamayacağını anlaması ile çıktığı yolculuğu anlatıyor. Kutup ayısının bir kayık ile çıktığı bu yolculuğunda ona eşlik eden her bir hayvanın bir hikayesi var. Kutup ayısı ile yolculuğa çıkan bu hayvanların kimisi küresel ısınma ve iklim değişikliğinden etkilenmiş, kimisi ise insanların doğaya ve canlılara verdikleri zararlardan etkilenmiş, doğal yaşam alanları yok olmuş hayvanlar. Kutup ayısı kayık ile çıktığı yolculuğunda, bir süre sonra büyük makinaların homurdandığı ve yüksek binaların gökyüzünü sakladığı bir şehre geliyor. İlk karşılaştığı hayvan, rıhtımda oturan panda. Panda da bu şehirde yaşayamayacağını düşünür ve kutup ayısının kayığına biner. Yol boyunca sırayla tırmanabileceği hiç ağaç kalmayan orangutan, dişlerinin çalınmasından korkan bir fil bu yolculuğa eşlik eder. Yolculuk esnasında karşılaştıkları fırtına sonucu yollarını kaybettiklerini düşünürler ve bu sırada karşılarına bir Dodo kuşu çıkar.
Kitap konusu ile birden fazla noktaya vurgu yapıyor. İlki güncelliğini hiç yitirmeyecek olan çevre sorunları, küresel ısınma, iklim değişikliği ve insanların şehirleşme uğruna ya da kendi istekleri doğrultusunda doğaya ve canlılara verdikleri zararlar. Bir diğeri ise yaşam alanları yok olan canlıların başka yerlere göç etmesi ile hayvanların mülteciliği. Hayvanların mülteciliği diyorum çünkü yaşam alanlarının yok olması aslında insanların savaşlardan dolayı göç ederek mülteci olmasından çok da farklı değil. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinden dolayı buzullar erimekte ve kutup ayılarının yaşam alanları tehdit altında. Kutup ayıları besin bulmakta zorlanıyorlar ve açlığa mahkum kalıyorlar. Filler ise fildişi avcıları tarafından öldürülmekte. Bu durum, insanların doğaya ve canlılara verdikleri zararlardan sadece biri. Gökyüzünü kapatan büyük binalar ve şehirleşmeden dolayı kesilen binlerce ağaç ve yok edilen ormanlardan dolayı orangutanlar evsiz kalma tehdidiyle baş başa. Pandalar ise bambu ile beslenen canlılar ve bambu ormanlarının yok olmasından dolayı yiyecek bulmakta güçlük çekmekteler.
Kitap, konusu ile hem çocukların hem de yetişkinlerin bu problemler üzerine yeniden düşünebileceği, sorgulayabileceği ve bunu yaparken de görsellerini inceleyebileceği bir eser. Tüm bu canlılar bir gün evlerine dönecekler ama “Ağaçlar tekrar yetiştiğinde, deniz tekrar donduğunda, şehirler büyümez olduğunda ve avlanma sona erdiğinde.”