Yeni bir dünya düzenine gereksinimimiz var.
Mülkiyetçi kültür insanlığı doğaya yabancılaştırdı. En başta da kendisine yabancılaştırdı. Bu nedenledir savaşlar, zulümler, yoksulluklar...
Toplumumuzun hâlini de görüyor yaşıyoruz. Artık mafya yönetimindeyiz dense yeridir. Tüm bunlar daha fazlasına sahip olabilmek için. Daha fazla hükmedebilmek için.
Kurtulmak, bu kültürü yıkmak gerek.
Küçük küçük insancıklar, önemsiz cahiller nasıl da yok ediyorlar yaşamı. Her alanda her konuda yıkılmadık olumlu değer bırakmadılar. Küçücüklerin komplekslerinin tatminine harcanan bir ülke ve yaşamlar...
Doğa örnek alınmalı oysa. Yaşam doğada nasıl örgütlendi ve kendini üretiyorsa öyle olunmalı.
Simbiyotik toplumsal örgütlenmedir çözüm. Ortak yaşam, iki farklı yaşamın tek yaşammışçasına sürdürülmesi! Bir arada dayanışmayla ve birbirini var ederek, yaşatarak. Doğadaki gibi olmak: Bitkiyle bitki veya bitkiyle hayvan dayanışması, birlikteliği gibi.
Kommensalizm, mutualizm, parazitizm simbiyotik ilişki şekilleridir. Ekolojik olarak, kommensalizm iki organizmanın kurduğu ortak yaşamda, bir canlının yarar sağladığı, diğerininse bu ortaklıktan etkilenmediği yaşam türüdür. Örneğin kuşların ağaçlara yuva yapması gibi. Görmüş de olabilirsiniz, leylek yuvalarının içinde serçeleri. Kuşlar bu durumlardan yararlanırlarken ağaçların ve leyleklerin hiçbir çıkarları yoktur bu ilişkilerden. Akbabalar nasıl da yararlanırlar aslanların geri bıraktıkları leşlerden! Aslanların da çıkarları yoktur bundan. İstiridyenin yemediği veya artıklarını yiyen yengeçler de vardır...
Hiçbir zarar görmeyenler hiçbir yarar da görmezler. Ancak yaşamsal etkinlikleriyle başkaca yaşamların sürmesine katkı sağlarlar.
Mutualizm, farklı türdeki organizmaların aralarında karşılıklı olarak yarar sağladıkları ilişkilerdir. Zorunlu ve fakültatif mutualitik ilişkiler şeklinde görürüz doğada. Zorunlu mutualizmde organizmalardan birinin ya da her ikisinin de hayatta kalması birbirlerine bağımlıdır. Fakültatif mutualizmde de organizmalar hayatta kalmak için birbirlerinden yararlanırlar ancak bunun için bağımlı olmazlar.
Bitki Polinatörleri ve bitkiler; tozlaşması sağlanan bitkiler ve tozlaşmayı sağlayanların ilişkileri böyledir. Karıncalar ve yaprak bitleri, sığırkuşları ve otlanan hayvanlar; palyaço balığı ve denizşakayığı; insanlar ve bakteriler ilişkileri de bu örneklerdendirler.
Parazitizm, konak için zararlı bir tek taraflı birlikteliktir. Parazit canlılar için bu birliktelik genellikle zorunludur. Parazit canlı besin bulmak ya da üremek için konak canlıya muhtaç olabilir. Bu birlikteliğe en iyi örnek, insanda da görülen, kene, bit ve pire gibi dış parazitlerdir.
Bugünkü toplumlar işte bu parazitler gibi kendisini emen, sömüren ve yok eden mülkiyetçi sınıfların egemenliği altındadır. Bundan kurtulmak gerek hem de çok ivedi olarak. Yoksa bu parazit sınıflar yaşamı tümden yok edecekler.
Anadolu’da yaşamın sürebilmesi için zorunlu mutualitik ilişkili toplumsal düzene geçilmelidir. Farklılıklar, yaşamları için dayanışmayla bir arada olmalıdırlar. Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Lâzlar, Türkler, vb. etnik guruplar. Hıristiyan, Musevi, Alevî, Müslüman, ateistler gibi inanç ve tanrı tanımazlar...
Hepsi bir arada, dayanışmayla, birbirlerini yaşatarak, üremelerini sağlayarak; tıpkı doğada olduğu gibi...
Genco Erkal ve Ercan&Gökhan Çağıran mutualitik ilişkiyi sanat dünyasında örneklediler. Genco Erkal, “Yeni sahne arkadaşlarımı tanıtıyorum: Ercan&Gökhan Çağıran. Dün gece ilk kez Ahmed Arif’in dizeleri bizi sahnede buluşturdu...” diyerek müjdeyi verdi. Bu birliktelik sinerjik olarak sanatçılarımızı topluma taşıdı.
Evet, siyasal, ekonomik ve tüm toplumsal alanlarda doğadaki gibi zorunlu mutualitik ilişkilerimizle bu parazitlerin düzenlerini yıkabiliriz! Genco Erkal ve Ercan&Gökhan gibi başarılı olabiliriz...