Bu pazar Anneler Günü imiş.
Her şeyi kar amaçlı kullanan kapitalist sistem, her yıl olduğu gibi, bu günlerde insanların annelerine duydukları sevgiyi, saygıyı paraya çevirme derdinde. Ortalık küçük – büyük ev aletlerinde cisimleşmiş kalplerle dolu. ‘ En pahalı hediyeyi alan en çok seven’ yanılsaması yaratılıyor. O güne dair, özellikle iktidar cenahından gelecek açıklamaları tahmin etmek zor değil;
‘Cennet anaların ayakları altındadır!’
Bu dünyada cehennemi yaşayan anne kadınların günü nasıl kutlu ve mutlu olacak?
Mesela;
Yıllardır gözaltında kaybedilen çocuklarını arayan ve zaman zaman işkence gören Cumartesi Annelerinin,
Oğlu, çocuklarının babası katledilen, 5 yıldır adalet bekleyen Soma’lı annelerin,
İşini geri istediği için direnen Veli Saçılık’ın yerlerde sürüklenen annesinin,
Bir gecede işten atılan, çocuklarına ekmek götüremeyen, ninni yerine ağıt yakan Khk’li annelerin,
Direniş çadırlarında çocuklarıyla görüşen annelerin,
Cezaevlerine çocukları ile ya da çocuklarını dışarıda bırakmak zorunda kalarak giren annelerin,
Açlık grevindeki çocuklarının sesini duyurmak için cezaevi önlerinde toplandığı için şiddet gören annelerin,
Mahkeme koridorlarında, katledilen, tecavüz edilen çocukları için adalet isteyen ve suçlulara uygulanan ‘haksız tahrik indirimleri’ ile adalet duyguları zedelenen, acıları katmerleşen annelerin,
Çocuğunu istismar eden tecavüzcü berat edince sinir krizi geçiren annenin,
Çocuklarının gözü önünde, her gece kocalarının şiddetine maruz kalan, şikayet için gittiği karakolda ‘kocandır; sever de döver de!’ diyerek geri gönderilen annelerin,
Barış talebi ile bedenini açlığa yatıran, kızının gözü önünde günden güne eriyen Leyla Güven’in,
İş yerlerinde çok uzun saatler, yoğun bir iş temposuyla çalışan, uğradığı tacizi ve mobbinge karşı susmak zorunda kalan annelerin,
Ali İsmail, Berkin, Hasan Ferit, Medeni, Ahmet, Mehmet ve Ethem’ in annelerinin,
35 yıldır ‘güvenlikçi politikalarla’ çözülmeyen çatışma sürecinde evlatlarını kaybeden her renkte başörtülü annelerin,
Çocukları ile birlikte kağıt, plastik toplamak zorunda kalan annelerin,
Ülkesinden savaş koşulları yüzünden kaçmak, burada da çocuklarıyla dilenmek zorunda kalan, tacize, tecavüze uğrayan Suriyeli annenin,
Yoksul olduğu için okul yerine işe giden, iş cinayetlerinde yaşamına yitiren çocukların annelerinin,
Atanmadığı için bunalıma sürüklenen ve intihar eden öğretmenlerin annelerinin,
Üç kuruş emekli maaşı ile zar zor geçinen annelerin,
Kendisine tecavüz eden adamı öldürdü diye müebbetle yargılanan, tecavüz sonucu hamile kaldığı bebeği doğurmak zorunda bırakılan Nevin Yıldırım’ın,
Sayfalar dolusu yazabileceğimiz, acı çeken, zulüm gören tüm annelerin,
Anneler Gününü nasıl kutlayacaksınız, utanmadan sıkılmadan?
O dilinizden düşürmediğiniz inancınıza bile uygun yaşamıyorsunuz. Kaldı ki, insan hakları, hak, hukuk, vicdan diyelim…
Ama para, iktidar, güç uğruna ortaya çıkardığınız tüm sorunlar, ettiğiniz tüm zalimlikler, yanınıza kar kalmaz, biliyor musunuz?
Kalmaz. Kalmayacak. Bırakmayacağız.
Bir söz de, çocuklarının her türlü ihtiyacını öz veriyle karşılamaya çalışan anneleri döven, aşağılayan, ekonomik, psikolojik, sosyal şiddet uygulayan, kadının emeğini sömüren erkeklere;
Aldığınız bir buket çiçek ya da blender , sosyal medyadaki paylaşımlarınız ile suçunuzu hafifletemezsiniz. İktidara karşı gelirken evdeki iktidarlarınızı sorgulamadan ‘mücadele’ de samimi olduğunuza inanmamız mümkün değil!
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki; anneliği kutsayan, annelikle kadınlığı özdeş kılanlardan değilim. Evet, çok zor bir o kadar da keyifli bir deneyim annelik. Lakin, itirazım, erkek egemen sistemin bir dayatması olarak, anne ol(a)mayan kadınların ‘eksik’ görülmesine. Her kadın, anne olup olmayacağına kendisi karar vermeli. Nokta.