Nietzsche’nin deyimiyle, “Düş; yaşamı yeniden yorumlamaktır.”
İnsan, yaşam içerisinde, anlayabildiği ve algılayabildiği ölçüde kendini yeniden deneyimler. Tesadüfleri, olayları, olguları ve yaşamın bütün dinamiklerini, karşılaştığı ve oluşturduğu kendi imgesel evreni içerisinde yeniden yaşar. Acı da çeker, keyiflenir de. Öyle ki azgın dalgaların arasında teknesine tutunan balıkçı nasıl güveniyorsa ona, insan da yaşamın acımazsızlığı karşısında öyle tutunur düşlerine.
Çünkü anlamak için yaşamın içinde olmak yetmez.
Onu yeniden yorumlamak ve kendi zihinsel süreci içerisinde yeniden inşa etmek ihtiyacı duyar. İnsan kendisi için ancak böyle görünür olur.
Peki aynı şey midir? Düş kurmak ve görmek…
Duyusuz algının bir türü, nesnesiz ve nedensiz bir ansal süreçtir düş görmek. Korktuklarımız, öfkelerimiz, özlediklerimiz, umut ettiklerimiz, beklentilerimiz, kaygılarımız ile bilinçaltımızın sahnelediği bir gösteriden ibaret değil midir?
Bütün bunlar zihnimizde azgın dalgalar gibi bir yükselip bir kaybolurken, onları gündelik olanla ve nesnel olanla bastırmanın yok saymanın bir sonucu belki de.
Düşler görürüz. Kimi zaman gerçekten ayırt edemeyeceğimiz kadar korkunç ya da güzel. Sonunda yaşamın ağırlığına uyanır ve yok sayarız. Belki de bu yüzden, bilinçaltını da bir nesne olarak tanımlıyor Freud.
Bana göre ise, kendine gerçekliğin sahnesinde yeni bir rol biçen, perdeyi parçalayıp kendini sahneye atan ve bir esriklik dürtüsü içinde nesnelliği yeniden biçimleyen ansal bir hatırlama ya da tekrar etme biçimi.
Oysa düş kurmak, Stefano d’Anna’nın da dediği gibi “geleceği hatırlama” gücüdür. Yok saymak değil, yeniden inşa etmek, var edebilmektir. İnat etmek, istemek ve direnmektir.
İşte o zaman o küçücük tekne koca bir gemi gibi dalgaları yarıp yoluna devam edebilir. Ancak o zaman dalgaların üzerinde, serçe ayakları ile dans eden bir kadın gibi, bizi yeniden umuda, aşka ve güzel olana inandırabilir.
Düş kurmak var olanı, verili olanı reddetmektir.
Böylece kendi gerçekliğini inşa edecek, insanın kendine bakabilmesi edimini çoğul bir amaca ulaştırabilecektir.
Hayal ettiğiniz her şey gerçektir, diyor Pablo Picasso.
Öyleyse, bunca fırtına ve dalgalar arasında, bizim küçük teknemizden başka neyimiz var.
İnsan acı da çeker, keyiflenir de…
Yaşamı yeniden yorumlar, kendini yeniden deneyimler her seferinde.
Düşlerine inandığı kadar, teknesini sevdiği ölçüde…