Gıda krizleri kendini ciddi bir şekilde hissettirmeye başladı. Özellikle salgın hastalık zamanında gıdanın önemini daha da belirgin bir şekilde idrak ettiğimiz şu günlerde sadece ülkemiz için değil dünya genelinde gıdanın temini ve güvenliği konusunu bundan böyle çokça konuşacağımıza benziyor.
Medeniyetlerin uğruna birçok savaş verip yükseldiği, durakladığı, battığı ve yok olduğu şu dünyada gıda; üzerinde yetiştiği toprağın önemini nesillerdir arttırıyor.
İçinde ve etrafında bulunduğumuz coğrafyadan da bildiğimiz gibi fosil yakıtların uğruna çıkan savaşların aynısı verimli topraklar ve tatlı su kaynakları için yapılmaya başlanacaktır.
Güç sahibi devletlerin sadece kedi halkının refahı ve güvenliği için her türlü sömürüyü mubah gördüğü bu dünya düzeninde artık yepyeni sayfalar çevrilecek ve yerin altı gibi üstündeki kaynaklar içinde birçok savaşlar verilecektir. Yaşanacak bu savaşlar sadece o ülkeleri değil, dünyadaki tüm ülkeleri etkileyecek ve bizim gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeleri çok daha derinden sarsacaktır.
Bu nedenle sahibi olduğumuz bu verimli toprakları ve üzerinde gittikçe azalan emekçileri korumanın aslında ülke sınırlarını korumakla aynı şey olduğunu çok iyi idrak etmemiz gerekiyor.
Bu günlerde dünya üzerindeki en önemli gerginliğin altında yatan ana sebebi biraz incelediğimizde bizleri vardırdığı yer gıda olacaktır. Çok değerli tarım toprakları ile dünyanın birçok ülkesinin radarlarını üzerine toplamış olan Ukrayna bugün paylaşılamıyorsa nedeni gıdadır. Sahip olduğu çernezyom toprak tipi dünyanın en verimli toprağıdır ve Almanya’nın yüz ölçümünün neredeyse 2 katı büyüklüğünde 32 milyon hektar tarım yapılabilir bir alana sahiptir. Birçok ülke bu topraklarda büyük şirketlerini tarımsal yatırım için yönlendirmiş ve büyük toprak parçaları kiralamıştır. Üstelik Ukrayna dünyanın neredeyse tahıl ambarı konumundadır. Her yıl dünya piyasalarına neredeyse 18 -20 milyon ton buğdayı tek başına ihraç etmektedir. Tüm Türkiye’nin yıllık buğday üretimi ortalama 20 milyon ton civarı olduğu düşünüldüğünde bu rakamın ne kadar büyük olduğunu tahmin edersiniz.
Amerika’nın, Çin’in, Rusya’nın ve Avrupa’nın bu coğrafya üzerindeki gerginliklerini bir de GIDA penceresinden izlememiz ve ona göre bir politika belirlememiz gerekiyor.
Lakin son dönemde üretim maliyetlerinin artması sebebi ile tarımsal girdilerin zor durumda olan üreticiler tarafından kullanılamaması dolayısı ile büyük bir verim kaybına uğrayacağımızı öngörmek hiç de zor değildir. Ülkemizin içinde bulunduğu durumdan, dünyada değişen dengelerin çemberine baktığımızda pek de hayra alamet bir vaziyet gözükmüyor. Eğer bu şekilde devam eder, tarımsal politikalarımızı revize etmezsek, 10 değil yüz tane de ithalat ihalesi açsak ihtiyacımız olan gıdayı temin edemeyiz.
O saatten sonra gübreyi, mazotu, elektriği bedava da yapsak, atanacak olan o 5 bin imam da dahil diyanetin tüm kadrosu tıkayacak pamuk bulamaz…