Farklı kentler ve fabrikalarda talepler dile getiriliyor, kimi zaman eylemler gerçekleştiriliyor. Sınırlı, lokal ve cılız gibi görünen mücadeleler, büyüme potansiyelini bağrında taşıyor. Bu hafta için kısaca göz gezdirelim.
*TOGG’un yüklenici Yapı Merkezi firmasının teşeronu Anel Elektrik ve Sinay Enerji bünyesinde çalışan işçiler iki aydır yatmayan ücretleri için greve başladı.
* İzmir’de birçok hastanede Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu (SABİM) bünyesindeki sağlık emekçileri, toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri öncesi uyarı grevinin ikinci gününde de iş bıraktı.
* İstanbul Tuzla’da bulunan, Petrol-İş’in yetkili olduğu Mutlu Akü'de işçiler yüksek enflasyon nedeniyle maaşlarının eridiğini söyleyerek yüzde 34 zam talep etti. Talepleri karşılanmayan işçiler yemekhanede ses çıkarma eylemi yaptı.
* Ankara’da bulunan Hidromek’te günlerdir çeşitli biçimlerde ek zam taleplerini dile getiren işçiler tepki olarak yemek boykotu gerçekleştirdiler ve iş yavaşlatma eylemi yaptılar.
* Koç Üniversitesi Hastanesi’nde taşeron olarak çalışan temizlik ve portör işçileri sosyal hakların iyileştirilmemesi, düşük zam dayatması ve taşeron çalıştırılmaya karşı iş bıraktı.
* Gebze’de bulunan Corning Kablo’da grev sürüyor.
* Gebze TAYSAD OSB’de bulunan Farplas fabrikasında verilen ek zammın yeterli görmeyen işçiler 16-24 vardiyasında iş bıraktı.
* İZELMAN ve İZENERJİ işçileri geriye dönük alacakları için iş bıraktı.
* Manisa’da bulunan Polinas’ta işçiler düşük ücrete karşı eylemler yaptı.

İki üç gün içerisinde gerçekleşen  hareketlerden bazı örnekler. Köylü direnişleri, zamlara karşı yapılan eylemler vb. ile örneklere eklemeler yapmak mümkün. Öncelikle belirtmek gerekir ki önümüzdeki süreçte eylemlerin artacağına yönelik ciddi dinamikler söz konusu. Son birkaç yılın verileri, işçi sınıfı hareketliliğinde belirgin bir artış olduğuna işaret ediyor.

Ancak verilen mücadeleler uzun zamandır,  parçalı, dağınık ve-veya kendiliğinden tepkilerin ötesine geçemiyor. AKP ve sermaye iktidarı örgütlü bir işçi sınıfı hareketi ve halk hareketi olmamasından kaynaklı,  pervasızca saldırabiliyor.

İktidar tarafından, “Hele bir 2023 olsun görün o zaman” denilerek, düzen muhalefeti tarafından ise şişirilmiş hayaller ile geniş halk kesimleri “kandırıldı”, “kandırılıyor”. Gelinen noktada ise işçi ve emekçiler, korkunç bir ekonomik tablo, geleceksizlik, açlık ve yoksulluk girdabına doğru hızla sokuluyor. İktidar saldırıları arttırıyor, muhalefet hedef saptırıyor…
Geçmiş mücadele deneyimleri ve bu haftaya kısaca bakmak bile bize şunu hatırlatıyor:
Bu iktidar zenginlerin, sermayenin iktidarı…
Bu muhalefet zenginlerin, sermayenin  muhalefeti…
Dağınık ve parçalı mücadeleler birleşmeli, işçi ve emekçiler kendi hattında siyasete müdahale etmelidir… Bu girdaptan çıkmanın başka yolu yok. Ağır saldırılara karşı örgütlenmek üzere adımlar atmalıyız. Birleşmenin yollarını aramalıyız. İşçi ve emekçi hareketi yol arıyor, o yol bir şekilde bulunacak veya açılacak…