Gönülden direnen Özak Tekstil işçileri, Urfa'nın topraklarından yükselen direnişin simgesi haline geliyor. Günlerdir mücadele ediyorlar.
Darp ediliyor, gözaltına alınıyor, biber gazı sıkılıyor, coplanıyorlar… Tıpkı İzmir Agrobay'da olduğu gibi, Özak Tekstil önünde de günlerdir işçilere karşı kurulan jandarma barikatları, hak arayışlarını susturmaya çalışan soğuk duvarlar gibi yükseliyor.
Patronlar arzuluyor, barikatlar kuruluyor; zenginler dile getiriyor, OHAL ilan ediliyor. Erdoğan geçmiş yıllarda şu sözleri dile getirmişti: "Biz göreve geldiğimizde Türkiye'de OHAL vardı, ancak bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek anında müdahale ediyoruz." Erdoğan'ın bu açıklamaları, patronlara net bir mesaj olarak yorumlandı: Sendikal örgütlülüğe, işçi birliğine karşı beraber yürüyoruz bu yollarda!
Özak Tekstil fabrikası ve jandarma, direnişe ve işçilere karşı taktik geliştiriyor. "Ankara'dan bir tuğgeneral geldi. Fabrika önünde bekleyemezsiniz" diyerek, direnişçi işçilerin eylem yapma hakkını gasp ediyorlar. İşçiler, cami avlusuna sığınıyor. Ancak il müftüsü, işçilere şöyle diyor: Camide bekleyemezsiniz!
İşçiler, fabrikanın önünden sadece kovulmakla kalmıyor, aynı zamanda camiden de kovuluyorlar. Bu acı gerçek karşısında işçiler, tepkilerini dile getirerek yaşadıkları haksızlığa isyan ediyorlar. İşçiler şöyle tepki gösteriyor: Allah’ın evine sığınmışız, bizi buradan da çıkarmaya çalışıyorlar.
Organize Sanayi Bölgesi-OSB'lerde, işçilerin sendikal hakları için el ilanları dağıtırken, cami cemaatinin dizilişi her zaman dikkatimi çekmiştir. İl müftüsünün Özak Tekstil işçilerine "Camide bekleyemezsiniz" demesi, beni geçmiş o günlere götürdü. Cuma namazları için cemaat toplandığında, en son kapıdan patronlar çıkardı. İbadet sırasında bile en öne patronlar dizilir, işçiler çimlere kartonlar sererdi. İbadet ederken bile ayrımların gözlemlendiği o anlar, "her şey sınıfsal" gerçeğini hatırlatırdı.
Bir de geçmişte yaşanan bir olay daha var: Boydak Holding işçileri büyük bir eylem başlatmıştı. Patron Boydak ile aynı cemaatte olan işçiler, sınıfsal çelişkiler nedeniyle karşı karşıya gelmişti. Boydak işçisi, "Sizin inandığınız Allah'la benim inandığım Allah bir olamaz" diyerek tepki göstermişti.
İşçilerin alın teriyle, haklı ve meşru mücadeleleriyle ilgili bir mesele söz konusu olduğunda, tarafların tutumlarının nasıl değiştiğini görmek manidar. İnancı olan işçilerin samimi duyguları, beklentileri böylesi deneyimler eşliğinde, zaman içinde tuzla buz oluyor. Görüyoruz, biliyoruz: cemaat ve tarikat liderleri lüks içinde yaşıyor. Son dönemde tarikatlara katılan işçiler arasında, "Bizim şeyhler uçtu da zenginleşerek" gibi söylemler de yaygınlaşıyor. İşçiler, camide de cemaatte de sınıfsal konumlarına göre farklı muamelelere maruz kalıyor. İl müftüsünün "camide bekleyemezsiniz" diyerek kovmasının başka bir açıklaması olamaz.
Haberi okumak isteyenler için link bırakıyoruz:
https://www.evrensel.net/haber/505140/ozak-tekstil-direnisinde-11-gun-mucadele-eden-iscinin-karsisina-bu-kez-de-muftuluk-dikildi