İtalya’da yaşarken mavi pakette bir sigara içiyordum. Bir tütüncüde sigara alırken orada bulunan yaşlı bir kadın telaffuzumu beğenmedi ve “atzurro” diye düzeltti. Sonra nereli olduğumu sordu “della Smirne” deyiverdim. Gözleri parladı “ah Dario Moreno” dedi. Tam 51 sene evvel 1 Aralık günü bizi, canımız İzmir’e gelmek için yetişmeye çalıştığı uçak yüzünden terkeden Dario Moreno’nun ne denli büyük olduğunu o gün anlamıştım.
Dario, büyük adam olmazdan evvel 1921’de Aydın’da doğar. Eşkıyalar tren garında çalışan babasını vurunca anacığıyla bir başına kalıp şimdi Agora’nın olduğu yerde Namazgah’daki Musevi mahallesine taşınırlar. Fakat olduramaz annesi ve onu Tilkilik’teki Sefarad yetimhanesine bırakır. Dario’nun müzikle, Türkçe dışında bir dille ilk tanışması burada olur. 12-13 yaşında bir yandan Kardiçalı handa getir götür işleri yaparken, bir yandan zeybekleri, çiftetellileri Ladino müziğine uyarlayıp Bar Mitzvah törenlerinde çalar. Askerlik vakti gelince Akhisar’a gönderirler. İlk kez sahneye orada subay gazinosunda çıkar. Askerlik bitip İzmir’e dönünce Kordon’da eskiden Nato şimdi Subay evi olan yerdeki Marmara Gazinosunda sahneye çıkar. Daha sonra İzmir Palas derken anneciğini de yanına alıp Asansör’deki evine taşınır.
Fakat hakettiği gibi davranmazlar Dario’ya. Hor görürler Musevi diye. Türkler beş alırken dört verirler. Dar gelir bu yüzden İzmir, mutluluğun peşinden koşmak için İstanbul’a gider. Bu kez bir Levantenin gazinosuna, “Belvü” de sahne alır. Deniz Kızı Eftelya’nın, Müzeyyen Senar’ın üne kavuştuğu bu gazino, Dario’dan da esirgemez efsununu. İyice ünlendiği bir dönemde iki günlüğüne şarkı söylemek için Ankara’ya gider. Hoşuna gider bu İstanbul’un hengamesindense İzmir’in sakinliğine sahip şehir ve iki sene yaşar orada. Hergele meydanında iki kişilik bir odayı tanımadığı bir “garip” ile paylaşır. Sonraları hem kendisi hem tüm ülke tanıyacaktır “Orhan Veli Kanık’ı” Burada bir yandan Fransızcasını ilerletir.
Savaş atlatılmıştır ama Türkiye’de yabancılara karşı tavır sertleşmeye başlamıştır. 6-7 Eylül olaylarına bir kaç sene varken dayanamaz Dario. Önce Atina’ya sonra Fransa’ya göçer. Artık onu inandığı din, olduğu ırkı önemsemeden sadece sesiyle değerlendirecek bir ülkededir.
Artık filmlerdeki “plakların atılıp” şöhret basamaklarının bir bir tırmanıldığı ana gelmiştir hayatı. Kalipsoları ile ünlenir, Paris’teki meşhur Olimpia salonunda aralıksız üç hafta kapalı gişe sahne alır. Bridget Bardot ile birlikte onlarca filmde oynar. Jacques Brel, Charles Aznavour sahne arkadaşı olmuştur ama buraları hiç unutmaz. ‘68 yılında bir festivalde ödül aldığında Fransız bayrağı açmaya kalkarlar, “Hayır” der, “Ben İzmirliyim”.
30 Kasım günü, Zeki Müren ile İstanbul’da eğlenirler. Ertesi gün İzmir’e gelecektir ama akşamdan kalmalıktan sabah kalkamaz. Yeşilköy havalimanına giderken koşturmaya kalpçiği dayanamaz ve durur. İzmir yolunda vefat eder Dario. Vasiyetidir İzmir’e gömülmek ama anneciği razı gelemez onu sağlığında hor görenlerin yanında yatırmaya.
Fikrimce Homeros’tan sonra gelmiş en büyük İzmirliye bir vefa borcumuz var bizim. İzmir havalimanını, İzmirli olmayan, İzmir’in canım yalılarının yıkılmasını, garibanların ve suçsuz gayri Müslümanların evlerinin yağmalanmasının müsebbibi olan adamın isminden kurtarmak gerek. Sonra tüm dünyada ismi hala anılan bu büyük İzmirlinin ismini vermek gerek. İzmir Dario Moreno Havalimanını sonuna kadar hakkediyor bu şehir fikrimce. Çünkü hiç kimse bu şehri onun gibi sevmedi ve sevmeyecek.