Türkiye’de henüz kurulmuş ve çalışan bir nükleer enerji santrali yok. Bu çerçevede nükleer atık da yok. Nükleer enerji santralimiz yok ama İzmir’in tam merkezinde nükleer radyasyon yayan bir çöplüğümüz var. İzmir’in Gaziemir ilçesinde eski bir kurşun fabrikasının 70 dönüm terkedilmiş arazisinde Türkiye’nin Çernobil sayılabilecek ve muazzam tehlike taşıyan bir nükleer atık bölgesi İzmirlilerin hayatını tehdit ediyor. Nükleer atıkların bulunduğu bu kurşun-akü fabrikası 2010 senesine kadar bölgede faaliyet göstermiş. Fabrikaya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilmiş. Tesisinin bahçesinde 2007 yılında tehlikeli ve radyoaktif atıklar tespit edilmiş. Fabrikadaki radyoaktif atıklar 14 yıldır çevre ve halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyor.
İşin ilginç tarafı, Türkiye’de hiç olmayan, nereden getirildiği, nereden İthal edildiği belli olmayan, hatta nereden getirildiği gizlenen nükleer atıklar bulunamayacak şekilde araziye atılmış. Sözde bu fabrika burada sadece kurşun eritiyormuş! Avrupa’da ve dünyanın başka ülkelerinde bulunan atom santrallerinden gelen yanmış nükleer atık çubuklarını da kurşun potasının içine atarak eritmiş bu fabrika. Bu çerçevede fabrika Türkiye’de hiç olmayan bir nükleer atık deposuna dönüşmüş.
AK Parti İzmir Örgütü, sorunu çözme yerine suçu İzmir Belediyesine atma çabasına girişmiş durumda. Bu firma Gaziemir’de 1940’lı yıllardan itibaren faaliyet içinde olan Aslan Avcı Döküm San. A.Ş. isimli bir firma. Sanayi Bakanlığı 1970 yılında ruhsat vermiş, ardından, Çevre ve Orman Bakanlığı 2005’de ÇED’e gerek yoktur demiş. Yine aynı bakanlık Firmaya 2007 tarihinde “Geri Kazanım Lisansı” vermiş.
2008’de Fabrika alanında tehlikeli radyoaktif atıkların bulunduğu devletin resmi kurumu TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) tarafından tespit edilmiş. Bu tarihten itibaren günümüze dek, TAEK, Çevre ve Orman Bakanlığı, Valilik, Bakanlık yetkilileri konu hakkında büyük bir sessizliğe bürünmüş durumda.
Çevrecilerin gayreti ve dava açmaları sonucu fabrikaya milyonlarca TL ceza kesilmiş, aldığımız bilgilere göre bu ceza bile tahsil edilememiş. Fabrika buradan başka bir yere taşınmış, bütün nükleer çöp atığını da orada bırakmış. Çevre bakanlığı olaydan haberdar olmasına rağmen benim bilgim yok deyip ölü balık numarası yapmaya başlamış ve bugüne kadar da hiçbir müdahalede bulunmamış.
Nükleer atıklar her yağmur yağdığında dumanlar çıkarıp toprağa daha fazla karışıyor, çıkan nükleer atık yüklü buharlar rüzgâr sayesinde Gaziemir’e ve tüm İzmir’e yayılıyor. Bundan daha tehlikelisi İzmir’in tüm yeraltı suları nükleer atığın kontamine tehlikesi altında.
İzmirliler konudan habersiz veya ilgisiz, sadece çevre ve çevre dernekleri, odalar bu bölgeye gidip çok sık devleti göreve davet edip bunun temizlenmesi için gerekli önlemlerin alınması için protesto etmişler ama ölü balık numarası yapan devlet en ufak bir girişimde bulunmamakta.
21 Haziran 2021’de Gaziemir belediye başkanı Halil Arda olayı protesto ve duyurmak için duran adam eylemi başlattı ve hiç aksatmadan her cuma günü ikna edebildiği diğer yerel yöneticilerle birlikte bu bölgedeki tehlikeye dikkat çekti ve 3 ay boyunca devleti göreve çağırdı.
En son yapılan duran adam eylemine İzmir Büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer de katıldı ve meselenin sadece Gaziemir belediyesinin meselesi olmadığını İzmir’in ve Türkiye’nin meselesi olduğunu ve bu atığın buradan temizlenene kadar konuyu ulusal bazda gündemde tutacaklarını ve ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını açıkladı. Gaziemir belediyesi ve İzmir Büyükşehir belediyesi bu konuya daha derinden ilgi göstermesi için uzmanlardan ve çevreci derneklerden, odalardan oluşan bir komisyon oluşturdu, bu komisyon gelecekte bu nükleer atığın kaldırılması konusunda bir süreç başlatıp eylemleri ve yapılacak işleri planlayacak.
Resmi kurulumlar hala olayı bilmezden geliyorlar, firmaya ceza kestik deyip olayı üstlerinden atmaya çalışıyorlar, firmanın ne bu cezayı ödeyebilecek ne de radyasyonlu bölgeyi temizletebilecek kapasitesi var. Bu çerçevede komisyon olayı Türkiye bazında ve uluslararası bazda ele alıp Nükleer atığın temizlenmesi için her türlü girişimde bulunacak.
En önemlisi bu atık nasıl buraya geldi, hangi kanallarla hangi yollarla ve hangi devlet bu atığı buraya yolladı? Bunun bir Avrupa Birliği ülkesi olduğu kesin belli ama devlet bu konuda doğru dürüst bir çalışma yapmadığı için bu çöplerin nereden ithal edildiğine, hangi ülkenin hangi atom santralinden ithal edildiğine dair en ufak bir bilgi ortada yok. Komisyon bu bilgileri bulup tazminat ve bertaraf masrafları için tüm hukuki kanalları kullanacak.
Uzmanlar bölgedeki 70.000 metre² alandaki toprağın kazılarak büyük radyasyon ölçüm cihazlarıyla radyoaktif maddelerin bulunup ayrıştırılması işleminin milyarlarca dolar masrafı olacağını söylüyorlar.
Konu sadece çevrecilerin, belediyelerin meselesi değil. Sağlıklı bir ortamda yaşamak isteyen her İzmirli bu konuya sahip çıkmalı, hesap sormalı.