İYİ Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz ve CHP sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye’ye gelen IMF heyetinin alt düzey uzmanlardan oluşan bir ekip olmadığını, bizzat IMF Avrupa Direktörü Poul Thomsen, gibi üst düzey bir yöneticinin Türkiye'de olmasının yorumlanmaya muhtaç olduğunu anlatmak için epey bir çaba sarf ettiler. İstanbul depremi, fay hatları, toplanma alanı sorunu, İmamoğlu deprem koordinasyonuna davet edildi mi edilmedi mi derken IMF heyeti sessiz sedasız memleketten ayrıldı. Daha doğrusu gelişi ve niyeti arada ‘kaynatılmaya’ uygun durum kendiliğinden oluşmuş oldu.

Gel gör ki koşullar ve yapılması gerekenler için zaman dilimi azaldıkça öyle ‘tesadüfler’le karşılaşırsın ki ‘pes’ dersin, ‘Bu kadar da olmaz’!.

Ama oldu...

***

Tartışmanın ilk günlerinde IMF heyetinin gelişini iktidarın, ‘Aaaa ne zaman gelmişler, hayırlara vesile olsun’ şaşkınlığıyla sanki bu ziyaretten habersizcesine davranma durumuna Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ‘Yeni Ekonomi Programı’ (YEP) açıklayarak son verdi. Son verdi diyoruz çünkü Bakan’ın açıkladığı programla IMF heyetinin ‘tavsiyeleri’ fazlasıyla uyumluydu. ‘Kahretsin! Ne kötü tesadüf’ denilemeyecek kadar uyum taşıyan tavsiyelerin farklı ajandalarda aynı maddeleri kapsaması nasıl okunabilir acaba?

***

IMF heyetinin raporunun 3 maddesi önemli:

1-) İş gücü piyasasının esnekliği.

2-) Asgari ücretin enflasyon beklentisiyle uyumlu hale getirilmesi.

3-) Kıdem tazminatının yeniden düzenlenmesi.

Kısaca IMF diyor ki; başta asgari ücretle çalışan olmak üzere tüm işçi ve emekçilere esnek, kuralsız, güvencesiz çalışma ortamını ortaya koy, ücretlerini baskı altına al, kıdem tazminatında sermayeyi kollayan düzenlemeler yap!

***

Peki Bakan Albayrak’ın açıkladığı YEP ne diyor? Bir de ona bakalım:

1-Vergi tabana daha fazla yayılacak.

2-)Bireysel emeklilik daha fazla teşvik edilecek.

3-)Ücretler geçmiş enflasyon yerine YEP enflasyon hedeflerine uyumlu hale getirilecek.

YEP’in hedeflerinin açıklanması esnasında kıdem tazminatıyla ilgili belirgin bir şey söylenilmediğini vurgulayalım. Ancak, ‘bireysel emeklilik teşviğinden’ söz edilmesinden yola çıkarsak bazı tahminler yapmak mümkün olabilir.

***

Nitekim, henüz birkaç ay öncesi kadar bireysel emeklilik sistemiyle kıdem tazminatı fonunun birbirine bağlanma formülünün ortaya atılması, kıdem tazminatı hakkından yararlanmak için işçi ve emekçilere ‘deveye hendek atlattıran’ yöntemlerin yasalaştırılması planlarının olduğunu biliyoruz. YEP’te açıkça dillendirilmese de, kıdem tazminatı fonunun 2020 yılında gündemi ısıtması muhtemeldir.

Şimdi, aklı başında her vatandaş, IMF’nin ve YEP’in açıklamalarını ve hedeflerini alt alta koyarak değerlendirse aslında ikisinin de dediklerinin aynı kapıya çıktığını görüp, ‘Aynı kapıya çıkılacaksa ister sağdan git, ister soldan’ diyecektir.

***

YEP hedeflerinin duyurulmasına paralel TÜİK’in Eylül ayı yıllık enflasyon oranını %9.26 olarak açıklaması akla ziyan bir durumla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Şöyle ki, elektriğe yapılan son zammın %14.90 olduğu, son bir yılda ise elektriğe toplamda %60, doğalgaza %52, akaryakıta %30, Tekel ürünlerine % 60, beyaz ete %40, süte %50 zammın geldiği hesaplarsak zamlara rağmen düşen enflasyon oranının nasıl bir matematik dehalığı gerektirdiğini anlamış oluruz! Bu programları önümüze koyanın ya da programın adı ne olursa olsun günlük yaşamı daha fazla etkileyeceği, halkın temel ihtiyaçlara ulaşmasının giderek zorlaşacağı ve asgari ücretle çalışan milyonların yeni dönemdeki asgari ücret tespitinde karşılaşacağı ‘sürprizlerin’ habercisi olduğu açıktır.

***

‘Artık IMF defteri ebediyen kapanmıştır’ gibi cilalı sözler sarf edilse de, resmen olmasa bile fikren IMF’nin sözünün geçerliliğinin arttığını söylemek mümkündür.

Kısacası , bu yılın ikinci yarısından itibaren seyreden gelişmeler ise hem IMF tavsiyelerinin hem de YEP’in ekonomideki tabloyu özetlemesidir aslında.

Büyüme hızının yavaşlaması, sanayideki daralma, Merkez Bankası’nın günü kurtarmaya yönelik hamleleri, daha çok büyük sermayeyi rahatlatmaya yönelik dönemsel teşvikler, giderek artan hayat pahalılığı ve temel tüketim maddelerine arka arkaya yapılan zamlar ‘Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den bellidir’ dedirten gelişmelerdir ve 2020’nin yükünün asıl olarak işçi ve emekçilerin sırtına bindirilmek istendiğinin göstergeleridir.

***

Elbette, iktidarın IMF ile olası bir anlaşma yapma ihtimali ya da onun tavsiyelerini bire bir uygulamaya yönelik programları ortaya atması sevinilecek, ‘Bu iktidar gitsin de, IMF mi gelecek YEP mi uygulanacak, umurumda olmaz’ havasında karşılanacak bir durum değildir. Ki, böyle bir tutum bizzat emekçiler arasında ayrışmayı hızlandıran, keskinleştiren bir tablonun ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bilakis, emekçileri ‘Kırk katır mı kırk satır mı’ çıkmazından kurtaracak olan asıl tutum en başta IMF yaptırımlarına ve tavsiyelerine; halkın günlük yaşamını zora sokacak her türlü programa, zamlara, hayat pahalılığına karşı çıkmaktır. Bu aynı zamanda ak ile karanın ayırt edilmesinde önemli bir ayraç olacaktır.