Kalabalığın çok büyük olduğu doğru, ama gelenlerin sayısından daha önemli olan alandakilerin heyecanıydı. Daha da önemlisi alandaki herkeste var olan umut ve kararlılıktı. Maltepe'de, bizim için adı artık Adalet Meydanı olan meydanda toplanan yüzbinler, ülkenin geleceğine dair umutlu, bu umutları gerçek kılmak için çalışma azim ve kararında olan insanlardı.
Evet, Adalet Meydanı'na gelenlerin gelecek için kaygıları ve hatta korkuları da vardı. Seçim olacak mı, aday kim olacak, seçim kazanılabilir mi, kazanırsak giderler mi gibi kaygılar var. Ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun umudu besleyen, kararlılık dile getiren, kapsayıcı konuşması kaygıları ve korkuları azalttı. Esasen bu kaygılar, toplumu germek, umudu kırmak ve çaresizlik duygusu yaratmak için oluşturulmak istenen yapay kaygılar. Ama zamanında ama erken tarihte, seçim olacak ve iktidar değişecek.
Adalet Meydanı’nda ülkenin en önemli iki sorunu olan, yoksulluk ve hukuksuzluk, doğrudan bu sorunların mağdurları tarafından dile getirildi. Gezi direnişinde ölenlerin yakınlarıyla gezi davası tutuklularının aileleri kürsüde konuşma yaptılar. Yoksulluğun, işsizliğin ve hayat pahalılığının en çok etkilediği halk kesimleri adına yapılan konuşmalar, samimi ve sahici oluşlarıyla ve sorunları bütün açıklığıyla ortaya koymaları bakımından çok değerliydi.
Siyasallaşmış hukukun araç olarak kullanılmasıyla ardı ardına verilen hukuk dışı kararların toplum nezdinde de meşruiyetinin olmadığı bir kez daha görüldü. Söz konusu kararların somut olarak hedefi durumundaki Gezi Davası tutkulularının aileleri ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelen sahip çıkma duygusu bunun en önemli göstergesiydi.
Varlığı halinde çok hissedilmeyen hukuk ve adaletin yokluğunun toplumu ve bireyleri ne büyük felaketlere sürüklediğini görüyoruz. Yaşadığımız ekonomik krizin nedenlerinden birisi de kendisini hukukla bağlı saymayan bir iktidar tarafından yönetiliyor olmamız. Hukuku üstün, adaleti daim kılmak, kriz ve felaketlerden kurtulmak için gerekli. Bu gereklilik toplumun tüm kesimlerinin adalet talebini sürekli olarak dile getirmesiyle mümkün hale gelecektir. Sadece kendisi ve kendisi gibi düşünenler için değil, herkes için adalet talep etme bilinci ancak bu süreklilikle mümkün olur. Öteki gördüğünü dışlayan, hak, hukuk ve adaleti kendisi için isteyip başkalarından esirgeyenler yıktıkları adalet sisteminin kendi üzerlerine de çökeceğini bilmelidir.
Kılıçdaroğlu’nun hangi görüşten olursa olsun, herkese yönelik olarak, Maltepe Adalet Meydanı’ndan yaptığı ülkeye sahip çıkma ve adalet talep etme çağrısı çok önemliydi. Bu çağrının toplumun tüm kesimlerinden karşılık bulması ülkemizin geleceğini aydınlığa çıkaracaktır.