Türkiye en geç 216 gün sonra Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında nasıl bir ülke olacağını belirleyeceği bir seçime gidiyor. Siyasi iktidar toplumda yılgınlık ve korku yaymaya çalışıyor. “Bunlar seçim yapmaz, yapsa da kaybetmez, kaybetse de gitmez” düşüncesini toplumsal belleğe yerleştirilip hepimizde çaresizlik duygusu yaratmayı istiyor. Oysa yılgınlığa da korkuya da çaresizliğe de gerek yok. Hepimizin bildiği bütün olumsuzluklara, zorluklara rağmen en geç 216 gün sonra seçim yapılacak, siyasi iktidar bu seçimi kaybedecek ve daha iyi bir ülke isteyenler iktidarı devralacak.
CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, il ve ilçe yönetim kurulları, Tunç Soyer başta olmak üzere İzmir’deki CHP’li belediye başkanları ve 451 belediye meclis üyesi, CHP Genel Başkan Yardımcıları Oğuz Kaan Salıcı ve Seyit Torun ile birlikte iki günlük kampla seçim çalışmalarını fiilen başlattı. Kamptan çıkan en önemli sonuç, inanç ve kararlılık oldu. “Bu seçimde başarılı olabilecek miyiz?” sorusuna net bir şekilde “Evet, başaracağız ve bunun için var gücümüzle çalışacağız” oldu.
Kampta ortaya çıkan bu duygu ve düşünce boş hayallere, hamasete ya da kendi kendimizi motive etmek için uydurulmuş düşüncelere değil verilere dayanıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 52’sinin yaşadığı şehirleri yöneten CHP’li belediyelerin çalışmasına, gösterdiği başarıya dayanıyor. Onca parçalama çabasına rağmen muhalefetin gösterdiği duruşa dayanıyor. Altılı masayı dağıtmak için dile getirilen çağrılara verilen net ret cevaplarına, toplumsal araştırmalarda ortaya çıkan verilere, halkın beklentilerine, sahadaki gözlemlere dayanıyor. Biri geçmişten ve gerçek, diğeri günümüzden ancak doğruyu yansıtmayan iki veriyi peş peşe sıralamak bile bize bir fikir verecektir.
2016 yılındaki darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL koşullarında yapılan 2018 yılındaki seçimde Erdoğan yüzde 52.54, AK Parti yüzde 42.56 oy aldı. Olabileceği en güçlü zamanda, bütün toplum OHAL kıskacı altındayken yapılan seçimde alabildikleri oy miktarı bu. O tarihte yapılan seçimde Erdoğan’a oy vermeyen yüzde 47.46’lık kesimden hiç birisi bugün Erdoğan’a oy verecek yani oy tercihini değiştirecek durumda değil. Çünkü 2018 yılından sonra ülkede çok önemli olaylar yaşandı. Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri daha güçlü. AK Parti’nin içerisinden iki parti çıktı. Ülke ekonomik krizin, derinleşen yoksulluğun içerisinde kıvranıyor. Hukuk sistemi dağılmış, her alanda yolsuzluk, hırsızlık alıp yürümüş, ülke uyuşturucu baronlarının cenneti olmuş durumda. Tüm bu koşullar 2018 yılında Erdoğan’a oy verenlerin önemli bir kesiminin bugün ona oy vermeyeceğini gösteriyor.
Diğer veri bugünden. AK Parti geçen hafta bir anket açıkladı. Bu ankete göre Erdoğan’ın oyu yüzde 52, AK Parti’nin oyu yüzde 42’ymiş. Bu rakamların gerçek olmadığı ortada. Anlaşılan o ki 2018 yılındaki oy oranlarını kopyala – yapıştır yönetimiyle alıp yeni bir anketmiş gibi önümüze koyuyorlar. Yapılan açıklamanın iktidar çevrelerinde oluşan moralsizliği dağıtmak için yapıldığı belli. Ama bizim için önemli olan şu: Siyasi iktidar, kaybetmeyeceğiz duygusu yaymak için ortaya koyduğu kendi anketinde bile Erdoğan’ın oyunu yüzdr 52’den fazla gösteremiyor. Çünkü bunun gerçek olmadığını biliyor.
Toplum, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin seçimi kaybedeceğini biliyor. Eldeki her veri, her gözlem, siyasi tarihin öğrettiği her bilgi bize bunu gösteriyor. Bu sonucu siyasi iktidar da görüyor. O nedenle aday kim olacak, hangi aday kazanır gibi tartışmalarla muhalefeti bölmeye, kazanma inancını sarsmaya çalışıyor.
Toplum bu siyasi iktidardan kurtulmak ve Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında daha huzurlu, daha çok üreten, ürettiğini hakça bölüşen, geleceğine güvenle bakan, adil bir ülkede yaşamak için gün sayıyor. Şimdi hepimize düşen görev, inancı ve cesareti büyütmek ve de kimin ne yaptığına bakmaksızın birey olarak üstümüze düşenin ne olduğunu bulup yerine getirmektir.
Kimsenin kuşkusu olmasın, daha çok çalışacağız ve birlikte başaracağız.