Siyasi iktidarın demokrasiden ne anladığı, çoğulcu değil çoğunlukçu bir anlayışa sahip olduğu ve kendi dışında kimseyi hatta bazen kendisini dahi duymadığı, dinlemediği bir kez daha ortaya çıktı. “Milli iradenin tecelli ettiği yer”, “Gazi Meclis” gibi anlatımlarla yüceltilen TBMM’nin siyasi iktidar tarafından nasıl yok sayıldığı son bir yıla ilişkin rakamlarla yine ve yeniden görülmüş oldu.
Gazete Pencere’de Cumartesi günü yayınlanan haberde Denge ve Denetleme Ağı’nın raporuna yer verildi. Rapora göre 1 Ekim 2021 – 1 Temmuz 2022 tarihleri arasında kalan bir yıllık yasama döneminde AK Parti’nin sunduğu 263 yasa teklifi kabul edilirken, MHP dâhil diğer partilerce sunulan hiçbir yasa teklifi kabul edilmedi. Bir yıllık sürede CHP, 431 teklifle en çok yasa teklifi veren parti oldu ve bu tekliflerinin hiçbirisi kabul edilmedi.
Aynı rapor bize siyasi iktidarın milli egemenlikten, halkın oylarıyla seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla halka hesap vermekten ne anladığını da gösterdi. Meclise sunulan 15 bin 969 yazılı soru önergesinin sadece bin 422’sini zamanında cevaplayan iktidarın süresi geçtikten sonra da olsa cevaplamaya lütfettiği soru önergesi sayısı 4 bin 715. Yani halk adına soru soran milletvekillerinin 7 bin 334 sorusuna hiç cevap verilmedi. Verilen cevapların gerçekte cevap olmadığına, bakanların halkın vekilleriyle dalga geçercesine internet sayfalarının linklerinden ya da yasa maddelerinden başka bir şey içermeyen sözde cevaplar vermelerine hiç değinmiyorum. Siyasi iktidar parlamentoya yani halka hesap vermenin kendisi için gerekli olmadığı kanısında. Bakanlar için zaten böyle bir şeye gerek yok. Zira bakanlar için hesap verilmesi gereken tek kişi AK Parti Genel Başkanı.
Aynı rapor parlamentonun yasama faaliyeti bakımından da anlamsızlaştığını, yasa tekliflerinin bırakın içeriğinin tartışılmasını, yasa çıkarmanın en basit kurallarına bile uyulmadığını göstermesi bakımından da çarpıcı veriler içeriyor. Bir yıllık yasama dönemi boyunca 83 yasa kabul edildi. Bu yasalardan 18’i “torba yasa” ismiyle adlandırılan, gerçekte hiçbir ismi, hukuki dayanağı olmayan yasalar. 18 yasa çıkarmış görünen meclis, bu 18 yasayla birbirinden farklı alanlarda hükümler içeren tam 199 yasada değişiklik yaptı. Örneğin tek bir yasa olan 7417 sayılı yasayla tam 38 farklı yasada değişiklik yapıldı. Bu yöntemle çıkarılan yasaların içeriğinin ne olduğunu, neyi ne şekilde değiştirdiğini artık hukukçular bile takip edemez halde.
Derme çatma tekliflerle değişen, hukuk tekniğinden uzak yasalar, çıktıktan hemen sonra ortaya çıkan hataları yüzünden defalarca değişmek zorunda kalıyor. “Boyacı küpü” misali hazırlanıp çıkan yasaların neden bu kadar kötü olduklarını gösteren bir başka veri de aynı raporda anlatılmış. Raporun verdiği bilgiye göre Fransa’da parlamentoya verilen bir yasa teklifi ortalama 305 günde yasalaşırken verilen teklifin yasalaşması için ülkemizde 20 gün yeterli oluyor. Bu süre yasa teklifinin içeriğinin milletvekilleri ve uzmanların incelemesi için yeterli olmadığı gibi konunun muhatabı olan toplum kesimlerinin meclise görüşlerini sunma ve anlatma imkânı vermekten de uzak. Gerçi siyasi iktidar, bırakın muhalefeti ya da toplum kesimlerini, kendi milletvekillerini bile dinlemeyi bırakalı çok oldu.
Tüm bunlar beklemediğimiz veriler değil. Demokrasiyi yeri geldiğinde inilecek bir tramvay, meclisi de kendi istediği yasaların tartışılmadan çıkarıldığı bir onay merciinden öte görmeyenlerden başka türlü bir karne beklemek anlamsız zaten. Meclisin hiçbir denetim mekanizmasını çalıştırmayan, milletin ve onun vekillerinin söylediği şeylere kulaklarını tıkamış bir siyasi iktidarın gideceği yer bellidir. Mesele sadece onların gideceği yer olsa yolları açık olsun der geçerdik. Oysa mesele hepimizin bugünkü ve gelecekteki yaşamıdır. Bugünkü ve gelecekteki yaşamımızın daha iyi olması için; bizi dinleyen, önemseyen, bize hesap veren, çoğulcu bir iktidar kurmak, bu anlayışa sahip olmayanlardan kurtulmak görevimizdir.