Ülke genelinde yayın yapan bir gazete, vatandaşa ‘Bu haberi okumadan markete girmeyin, çıkarken üzülmeyin’ başlığı altında; karın tok, çocuksuz alışveriş yapılması, büyük araba yerine sepetin tercih edilmesi, ikramların geri çevrilmesi gibi telkinleri ile alışverişin nasıl olması gerektiğini öğretti.
Tercümeye ihtiyaç olmayan manşet, alım gücü gibi bir kavrama dahi hakkı olmayanların, davranış kalıplarına da hakkı olmadığını anlatan kısa bir seminer niteliği taşıyor.
Konuşma, bağırma, devletin karşısında ellerini cebinden çıkar ifadesinden, yeme, içme, çocuğu da götürmeye gelebileceğimizi öngörüyorduk.
‘Ekonomik durumu düzeltilmiyorsan, davranış kalıplarını değiştir’ tezi elbette kendi içlerinde tutarlı gibiymiş görünebilir ama piyasa ekonomisini savunanların sermaye gruplarının tepkisine hazır olması da gerekir, ancak bu durum bizi ilgilendirmiyor, o sorun kendi aralarında.
***
Aslında bu manşetin vücut bulmuş halini başka bir mecrada çoktandır yaşıyoruz; bu manşet,
koşullara alışarak ve dayanarak iktidar gücünün el değiştirebileceğine inanmakla aynı şey,
kırmızı zeminlerin önünde muktedirlere laf yetiştirmekle aynı şey, yayınlamayan ve görülmeyen basın açıklamaları yapmakla aynı şey,
muhalefet görevini üstlendiklerini iddia edenlerin her toplumsal olayda 140 karakter yazması ile aynı şey,
olanları sadece kınamakla aynı şey,
olaylar olup gittikten sonra gençleri, üniversite öğrencilerini, işçileri heyetlerle ziyaret etmekle aynı şey, sosyal medyada çıkan bir başlığın ardına takılıp da bir türlü önüne geçmemekle aynı şey,
benzeşen iktidar oyunlarını kendi evine getirmekle aynı şey,
bekleyelim bakalım nereye varacak gerekirse destek veririz demekle aynı şey,
meselenin siyasetle bağı kurulmasın diye uzak kalıyoruz ama desteğimiz sizinle demekle aynı şey.
Hepsi aynı durumun sarısı.
***
Bazı kişileri bu tartışmanın dışında tutmak gerekiyor, yaşamı da siyaseti de en önde göğüslemeye çalışan, her yargılanmalarında, tutuklanmalarında ders veren, daha diri, daha önde, daha halkın yanında olanlara değil lafımız. Onları tarih çoktan aklamış durumda; ‘ağlayarak özür diyeceksiniz’ diyenlerle ‘Dokunan yanar!’ diye bağıranlar yanıtlarını çoktan vermiş olanlardır.
***
Eylemsizlik Newton’un birinci yasası olsa da, politik karşılığı bir ruh halidir. Maddenin hareket etmek için bir gerekçesi olup olmadığı fiziğin ve belki de felsefenin konusu olsa da insanın eylemsizliği ve hatta insanın eylemsizliğinin insan yaşamına ilişkin sonuçları bir halk sorunudur.
Halk sorunları da halkın karşısında durmakla çözülmez; halkın, karşısında duranlardan böyle bir beklentisi yoktur zaten. Halk,[1]sorunlarını onunla aynı havayı soluduğunu düşünenlerle veya iddia edenlerle çözmek ister.
Halk hareket halindeyken, hareket etmemiş olanlar ise yerinde duruyor olarak görülmezler, geriye doğru gittikleri algısı oluşabilir, bilim açısından oluşmasa da sosyal yansımada böyle olur; buna bilimde izafiyet denebilir, politikadaki adı zafiyettir.
***
Halkla beraber bir değişim mi istiyorsunuz, halkın önünde durun, yanında durun.
***
Anlatmayı beceremediysem;
‘nereye payidar nereye
nereye payidar nereye
şefle iyi geçinsen de
bugun için sevilsen de
çıkmaz bu yolu bir yere
nereye payidar nereye
nereye payidar nereye
seninkiler direnişte
bir sen yoksun içlerinde
çıkmaz bu yolun bir yere’
[1] Söz;Bilgesu Erenus, Beste; Timur Selçuk, Nereye Payidar İsimli AST oyunundan.