Çevremde çoğunlukla duyduğum bir durum üzerine yazmak istiyorum bu haftaki yazımı. Tükenmişlik sendromu diyorlar adına. Peki nedir bu tükenmişlik sendromu?

Kişinin sürekli fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak yorgun hissetmesi, motivasyonunun azalması ve iş veya günlük sorumluluklarına karşı ilgisiz hale gelmesi durumudur diyor açılımında…

Sizlerde çevrenizde birkaç kişiden bunu duymuş olmalısınız. Bende konuyu uzmanı ile konuşmak istedim ve Sosyolog Şehime Gül Gözen ile yaptığım TV programımda Tükenmişlik sendromunu sordum…

Neden insanlar tükenmişlik sendromunu yaşar?

Verdiği cevap çok ilginçti, dedi ki; ”insan kendine uygun bir hayat yaşamıyor, kapalı yerlerde binaların içine hapis olmuş fanusun içerisinde doğadan kopuk hayatları yaşıyoruz…”

Ne kadar doğruydu söyledikleri, oysaki bizlerin temiz havaya gökyüzüne ve toprağa ihtiyacımız var.

Çok kısa bir deneme yapalım sizlerle, düşünün en son başınızı kaldırıp gökyüzüne ne zaman baktınız?

Ama bugün ne giysem sorusuna yanıt aramadan sadece gökyüzü görmek için kafanızı ne zaman kaldırıp gökyüzüne baktınız? Samimi cevaplar verirsek eğer yok denilecek kadar az olduğunu göreceksiniz.

Ya da ağaçların arasında bir yürüyüş yaptık mı? Yürürken ağaçlara bakıp bunlar acaba ne ağacı dedik mi? ağaçların cinslerini biliyor muyuz? Eminim eski insanlar bunların cevabını biliyor…

Peki ne yapıyoruz biz? Hayatı nasıl yaşıyoruz? Neyin peşindeyiz?

Bizi neler mutlu eder ve hayattan beklentilerimiz ne? Tüm bu sorulara geri geleceğiz…

Peki tükenmişlik sendromu neden bu kadar çok yaygınlaştı?

Hayatımızı bize öğretilen değerler üzerine kuruyoruz ve ölçü birimlerimiz değişti hayatta mesela güzellik anlayışımız değişti beğeni anlayışımız sosyal medyada aldığımız like lar ile ölçülür oldu.

Daha önceki yazılarımda sosyal medyanın bize getirdiği dezavantajlardan çokça bahsetmiştim.

Elimizde ki hapis dünya diyorum ona peki çok mu kötü sosyal medya aslında nasıl kullandığına göre değişir…

Oraya hapis olan hayatlarımızda güzellik anlayışımız filtreli fotoğraflara dönüşmüş ya da giydiğimiz kıyafetleri orada var olan trendler belirleniyor. Bir fotoğraf paylaşıp gelen beğenileri sayıp bekler olduk. Umduğumuzu bulamadığımız noktada ise hooopp.. mutsuz olduk işte…

Hiç bir şeyden mutlu olamayan şükür etmeyen kibirli yabani insanlara dönüştük buna da depresyon dedik sonra gittik antidepresan ilaçlara sarıldık…

İşte günümüzün sorunu tükenmişlik sendromu bu şekilde ortaya çıkıyor…

İnsanların sağlıklı ve mutlu yaşaması için doğaya ihtiyaçları vardır…

İnsanoğlu var olduğundan beri doğa ile iç içe yaşamış mevsim döngülerine göre hayatlarını düzenlemiş ay ın dönemlerine göre ekin etmiştir. Bu da bize açıkça gösteriyor ki insan her zaman doğa ile birlikte iç içe olmalı…

Günümüz dünyasında binaların içinde yaşayan sürekli ve daha fazla çalışmak zorunda olan hırları ile kendilerine zarar veren hayalleri en fazla Amerikan rüyası olan kişilere döndük…

Bunun adı tükenmişlik sendromu ise evet bizler tükeniyoruz…

Farkına varmak ve uyanmak gerekli, biran önce hiç zaman kaybetmeden…

İçimize iç dünyamıza dönmeliyiz belki de aranan mutluluk oradadır…