Bugün biraz daha iç dünyamıza dönüp içimizde ki duyguları yazmak istiyorum size;

Herkesin içinde sakladığı, kimseyle paylaşamadığı duygular vardır. Kimi zaman bir hayal kırıklığı, kimi zaman özlem, kimi zaman da dile getirilemeyen bir sevgi olarak içimizde bir yerlerde saklanır. Bu duygular, zamanla derinleşir, kök salar ve farkında olmadan bizi şekillendirir.

İnsan neden duygularını saklar? Bunun birçok nedeni olabilir. Bazen korkularımız ağır basar; reddedilmekten, yanlış anlaşılmaktan çekiniriz. Bazen güçlü görünmek isteriz; üzgün olduğumuzu, kırıldığımızı belli etmekten kaçınırız. Bazen de duygularımızı kelimelere dökmekte zorlanırız. Ne hissettiğimizi bile tam olarak anlayamazken, bunu başkalarına anlatmak daha da zor gelir.

Ancak saklanan duygular kaybolmaz. Onlar içimizde büyür, sessizce birikir ve farkında olmadan ruhumuzu yorar. Bir gün, hiç beklemediğimiz bir anda, küçük bir olayla yüzeye çıkabilirler. Öfke patlamaları, sebepsiz gözyaşları ya da içimize çöken bir huzursuzluk olarak kendini gösterebilirler.

Bu yüzden duygularımızı tanımak, anlamak ve ifade etmek önemlidir. Konuşmak, yazmak, paylaşmak… İçimizde taşıdıklarımızı serbest bırakmanın birçok yolu vardır. Duygularımızı içimizde bir hapishaneye çevirmek yerine, onlara bir ses vermek hem ruhumuzu hafifletir hem de kendimizi daha iyi anlamamızı sağlar.

Belki de en büyük özgürlük, içimizde sakladığımız duyguları cesurca kabul etmek ve onları yaşamaya izin vermektir.

Duygularımızı kabul etmek, onları içimizde saklamaktan çok daha zor olabilir. Çünkü bazen bir duyguyla yüzleşmek, onun gerçekte ne anlama geldiğini anlamak cesaret ister. İçimizde tuttuğumuz hüzün belki yıllar öncesine dayanan bir kaybın izlerini taşıyordur. Bastırdığımız öfke, aslında kendimize duyduğumuz kızgınlıktır. Söyleyemediğimiz sevgi, korkularımızın gölgesinde kaybolmuş olabilir.

Ancak duygularımızı bastırmak, onların ortadan kaybolduğu anlamına gelmez. Aksine, içimizde birikir, zamanla ağırlaşır ve bizi yıpratmaya başlar. Günlük hayatın içinde fark etmesek de, içimize attığımız her duygu bir şekilde kendini gösterir. Belki uykusuz gecelerle, belki de aniden gelen bir huzursuzluk hissiyle…

Peki, içimizde sakladığımız duygularla nasıl başa çıkabiliriz? İlk adım, onları fark etmek ve kabul etmektir. Kendimize dürüst olmak, ne hissettiğimizi anlamaya çalışmak, hislerimizi yargılamadan onlarla yüzleşmek önemlidir. Sonrasında bu duyguları paylaşmanın bir yolunu bulmalıyız. Herkes hislerini yüksek sesle dile getirmek zorunda değildir, ancak yazmak, resim yapmak, müzik dinlemek gibi yollarla bile içimizdekileri dışa vurabiliriz.

Bazen de en büyük iyileşme, başka bir insanın bizi gerçekten dinlemesinde saklıdır. Bir dostla, bir terapistle ya da güven duyduğumuz biriyle paylaşmak, yükümüzü hafifletebilir. Çünkü duygularımızı içimizde saklamak bizi yalnızlaştırırken, paylaşmak insan olduğumuzu hatırlatır.

En sonunda, sakladığımız duyguların bizi yönetmesine izin vermek yerine, onlara alan açmayı öğrenebiliriz. Onları anlamak, kabul etmek ve gerektiğinde serbest bırakmak… İşte bu, gerçek özgürlüğün kapısını aralamaktır.