Gündemle ilgili tek kelime bile yazmak istemiyorum.
Ne fakirlikten fasfakirliğe geçmem ile ne çıldırmış gibi yayılan Omicron ile...
Ne zam yapılan ama aslında yarıya indirilen maaşlar ne de zam adı altında bitmek bilmez bir kinle müdahale edilen hayat tarzımızla ilgili tek bir kelime daha...
Ne yazmak ne yazılanları okumak...
***
Ben şu anda 'köy yanar kahpe taranır'daki köyde, 'Çingen çalar Kürt oynar' deyimindeki Çingen ve Kürdüm.
Taktım zilleri oynuyorum.
Oynatmama az kalmadı, doktor falan da aramıyorum.
Gönder gelsin diye diye gerdan kıvırmaya çalışıyorum ama halim yok.
Arada tarlası yanmış emmi gibi yere çömelip başımı ellerimin arasına alıp elimdeki hayali cigaramı tüttürüyorum.
Çünkü artık benim herhangi bir şeyi üfleyecek param da yok!
Ellerim bomboş yüreğimde bir sızı.
***
Karnımızı doyurmak, ısınmak, yıkanmak, temiz kalmak gibi en temel ihtiyaçlarımızı giderecek bütçemiz kalmadı a dostlar bütçemiz!
Bir zamanlar dünyanın tahıl ambarı sayılan, dört mevsim dört iklim bereketli toprakların üzerine konuşlanmış, toprağın üstündeki bereket yetmemiş altı da madenler, üç yanı da denizin bereketiyle çevrelenmiş bir ülkede açlık sınırında akıl almaz zamlarla yaşam mücadelesi veriyoruz.
Kıt kanaat geçinmeyi öğrenin bir simidi ikiye bölün diyen leş kargaları var etrafımızda.
Neden kuru ekmeğe muhtaç yaşamaya alışacakmışım ben acaba?
Coğrafi konumundan, ikliminden, tarihi mirasından dolayı akıl almaz avantajlara ve hazineye sahip böyle bir ülkede şu anda üzerine helikopter indiremediğim için teknemi mi değiştirsem acaba diye düşünmem lazımdı mesela.
Parayı kasaya tekmeyle tıkıştırmamız gerekirken yerden izmarit toplamaya doğru hızla itiliyoruz.
Peki neden?
Kusura bakmayın ama işin orasını buraya 'nah' yazarım!
Dilimin kemiği, elimin ayarı yoktur biliyorsunuz.
Artık yaşlandım mahkemelerle savcılarla hiç uğraşamam.
Ayrıca yazmama gerek mi var?
Hepimiz nasıl bir hırsın, kinin, nefretin kurbanı olduğumuzun farkındayız.
Yalnız şöyle de bir durum var ben bütün kalbimle bu devranın böyle gitmeyeceğine, dişlilerin terse dönmeye başlamasına çok az kaldığına inanıyorum.
Hatta buna inanmayanlara da hayret ediyorum.
Yaklaşık bir sene daha akli melekelerimize hakim olarak, açlıktan ölmeyerek, sinirden kendi kendimizi öpecek hale gelmeyerek dayanırsak bu kabustan kurtulmaya başladığımız günleri göreceğiz.
İnanın çocuklar diye başlarmışım şimdi. Yani öyle de değil tabi motorları maviliklere süreceğiz romantikliğini aşalı çok oldu ama en azından ayaklarımızı serin sulara sokup bir oh çekmeye az kaldı bence.
Bu arada yazıya gündemle ilgili yazmayacağım diye başladığım iyi oldu hakikaten!
Neyse yazıyı sözümün arkasında durarak bitireyim bari.
Aman siz de Ajda'nın şu yüzseksen tane üst üste fotoşoplu fotoğraflarını ne büyüttünüz vre!