Bir yaşam alanıdır ODTÜ.
Yerleşkemiz, barışla, sevgiyle ve dayanışmayla dolu bir ilçe büyükleğindedir. ODTÜ’de 20.000’in üzerinde öğrenci var, 5.000’e yakın öğretim görevlisi. Her an an canlı bir yaşam vardır; çatışmasız, konuşarak ve paylaşarak yaşamı sürdürmek mümkün bu yerleşkede.
ODTÜ’ye bu yıl kayıt yaptıran öğrenciler Türkiye’nin 77 farklı ilinden gelmiş. Bu çeşitlilikle ODTÜ, Türkiye’nin bir örneklemi, 18’ini yeni dolduran gençlerle dolu bir coğrafyadır. Bir yaşam alanının yönetiminin nasıl insan odaklı olabileceğinin örneği görülebilir ODTÜ’de. Çevre düzenlemesinden binaların yerleşimine, yemyeşil alanların bakımı ve temizliğinden trafik düzenine kadar her yerde akılcı bir yönetim anlayışının olduğu görülebilir.
ODTÜ’yü bir yerel yönetim olarak da düşünmek isterim hep. 2004’te ilk geldiğim zaman annemle konuşurken Selçuk’tan büyük bir yer neredeyse derdim. Dayımla sohbet ederken gözlerim açılır, heyecanla üniversitenin düzenini, insanların birbirine olan saygısını ve hoşgörünün egemen olduğunu anlatırdım.
ODTÜ’nün yerel yönetimlere örnek bir kurumsal sistemi var. Bu kurumsal sistem içerisinde yaşam alanının düzeni insan odaklı planlanıyor. Bir belediyenin yapması gerektiği gibi yeşil alan düzenlemeleri, trafik, elektrik, su ve altyapı ihtiyaçları, kaldırım, yol düzenlemeleri gibi pek çok çalışma var. Bunların yanında sosyal ve kültürel çalışmalar da Ankara’da parmakla gösterilir nitelikte. Her ay bir festival, kültürel buluşmalar ve kitlesel etkinlikler düzenlenir ODTÜ’de.
Belediyelerin içinde bulunduğu karmaşa siyasi partilerin baskısından ileri geldiğini düşünürüm. Sistematik çalışma ilkelerine sahip çok az belediyemiz var. Her seçim döneminde değişen yönetim biçimi, kişilere bağlı bir uygulama süreci nedeniyle sil baştan durumu çok sık yaşanmakta.
Bürokrasinin önemini en çok belediyelerde anladım. Vizyon sahibi bürokratların olması mümkün olsa Belediyelerde, siyasi partilerin üzerinden gelen baskı ve kişisel beklentiler uzun soluklu olmaz. Belki de bu yüzden iyi bir belediye başkanı bürokrasi içinde kurduğu ekip çalışması sayesinde kendisini gösterebilir.
Belediye Başkanı olarak seçilen kişinin tek başına başarılı olması imkansız, başarı varmış gibi görünüyorsa orada “algı yönetimi” iyi işliyor derim. Mutlaka bir ekip çalışmasının bürokrasi içerisinde kurulması önemli. ODTÜ’ye yerel yönetim gözüyle bakıldığında ulaşılan kurumsallık tamamen bürokratik yapının niteliği ve çalışanlarının ODTÜ’ye karşı hissettiği sorumlulukla ilgilidir. Rektör değişimi olması, ODTÜ’nün temel hizmetlerinde kesintiye neden olmaz. Zamanla sistematik hale gelmiş yapı sayesinde rektör değişimi hissedilmez bile. Belediyelerde ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bu nedenle yerel yönetimlerde bürokrasi üzerine çalışmak ve bürokratların daha nitelikli bir bakış açısıyla hizmet üretmesinin önünü açmak en önemli ihtiyaçtır. Bu süreci üniversielerle işbirliği yaparak, bürokratların toplumsal çalışmaları planlarken üniversiteden akılcı destekler almasının önünün açılması yararlı olacaktır. Mevzuatı bir engel olarak değil, yaşamı kolaylaştırıcı bir süreç olarak düşünmek bu şekilde sağlanabilir.
ODTÜ’den yazıyorum şu an. Çarşı’nın önündeki yemyeşil alanda çamların ve yabani kestane ağaçlarının gölgesinde Ekim soğukluğu parmaklarımda yazıyorum. Bir kedicik usulca yanaşıp kucağıma oturdu, onun sevgi dolu mırıltısıyla paylaştım düşüncelerimi. ODTÜ’de yaşayan her canlının ne denli değerli olduğunu hissetmek çok iyi geldi.
Türkiye’de ODTÜ gibi yaşam alanlarını çoğaltmak için el ele vermeye niyet ediyorum.