Evet, Haziran ayının son haftası tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Onur Haftası. Bu hafta tüm dünyada çeşitli konserler, yürüyüşler, sosyal ve politik içerikli etkinlikler ile kutlanıyor. Türkiye’de ise bırakın konser, etkinlik, festival havasında kutlanmasını, yürüyüşüne bile şiddetli müdahalelerin yapıldığı bir hafta.
Peki, nedir bu Onur Haftası-Onur Yürüyüşü?
Dünyada ilk olarak 28 Haziran 1969 yılında New York’ta Stonewall barında baskı ve şiddet uygulamalarına dayanamayan eşcinsel bireylerin haklarını aramak ve kendilerine insanca davranılmasını istedikleri için bir polisi rehin alarak 4 gün boyunca sokaklarda çatışmalarıyla ortaya çıkmıştır. İşte LGBT mücadelesinin dönüm noktalarından biri olan bu tarih tüm dünyada her yıl Haziran ayının son haftası Onur Haftası olarak anılır ve kutlanır.
Türkiye’de ise 1993 yılında bir araya gelme denenmiş olsa da ilk başarılı toplanma 2003 yılında İstanbul’da 30 kişi tarafından yürüyüş yapılarak gerçekleşti. 2011’de 10 bin, 2013 yılında ise 100 bin kişiye ulaşmıştır.
Burada kastedilen ‘Onur’ , kişinin kendi oluşunun onurudur. Kendi varoluşundan ya da tercihlerinden utanmayışının yansımasıdır.
Bu hareketin başladığı Stonewall bar olaylardan kısa bir süre sonra kapanmış ancak 2007 yılında restore edilerek yeniden hizmete açılmıştır. 2016 yılında ise ABD Başkanı Barack Obama tarafından Ulusal Anıt statüsüne alınmıştır.
Yani görüyoruz ki, Dünya’da bir direniş, bir hak arama mücadelesi karşılığını zaman içerisinde alarak her geçen yıl daha büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. 1969’da bir sokak çatışmasıyla başlayan mücadele bugün birçok gelişmiş ülkede hak ettiği gibi kutlamalarla festival havasında geçiyor.
Yani zaman dediğimiz kavram insan gelişimine katkı sunmuş, beyinlerin olgunlaşmasını sağlamış ve olması gereken olmuştur.
Ancak Türkiye’de birçok konuda olduğu gibi bu konuda da zaman işini yapamıyor. Beyinleri geliştiremiyor. İlerleyen Çağ’a gelişmiş insan yapısı adına bir katkıda bulunamıyor. Hatta çok ciddi bir geriye gidiş var.
Zaman Türkiye’yi ileriye taşıma konusunda aciz çaresiz kalıyor.
Özellikle Gezi Direnişinden sonra her toplanmaya şuursuzca müdahale etme hakkını kendinde gören bir erk güç söz konusu. Son 4 yıldır LGBT+ Onur Yürüyüşüne Valilikler tarafından izin verilmiyor ve sert müdahaleler mevcut. Hatta son yıllarda bu kitleye karşı yine erk güç tarafından sözlü yazılı hakaret içeren cümleler ve ciddi bir saldırganlık hali var.
Her yıl bu haftanın içeriği, yapılan etkinliklerin nasıl ve neler olduğunun konuşulması haber olması gerekirken, gözaltı sayıları ve yapılan sert müdahalenin boyutları haber oluyor.
Ve biz en çok alışmışlığımız ile kaybediyoruz. Uygulanan her baskıda, ‘’Türkiye 70’lerde de böyleydi.- siz bir de 80’leri görseydiniz… – 2000 ya 90’lar çok mu iyiydi sanki…’’ cümleleriyle insanlık tarihimizde bir arpa boyu yol almayışımıza alışkınız. İşte bizi bu cümleler bitiriyor. Bu zaman akıp gitse bile her baskıyı normal karşılama hali bizi bitirecek.
Dünya 1969’dan bu yana LGBT+ konusunda aldığı yolu bize gösterirken biz 50 yıl geçmiş olsa bile aynı şiddeti aynı baskıyı yaşamanın normalliğini konuşuyoruz.
Her konuda “Yıl olmuş 2022, artık bu baskıları, bu şiddeti, bu zulmü hak etmiyoruz’’ diye cümleler kurmaya başladığımız zaman tüm insanlık ve haklar adına ‘Onurlu Yürüyüş’ler yapabiliriz ancak.