Prof. Dr. Acar Baltaş’ın kitabının adıdır bu başlık. ‘Hayalini yorganına uzat’ Hocamızın kitabı bir doktor olarak insan psikolojisi ve kişisel gelişim üzerine. Ben daha farklı bir açıdan ele alacağım.
Hayal: Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi istenen şey, imge, görüntü. Kısaca, zihinsel görüntü de denir.
Sözlük tanımı bu olan kavramın, hayal etmenin Türkiye’de nefes alanlar olarak ne demek olduğuna bakalım.
Bir çocuk için; yüksek ses dâhil şiddet görmeyeceği ebeveynlere sahip olmak. Çocuk işçi olmamak. Çocuk tacizine, tecavüzüne uğramamak. İyi beslenip sağlıklı büyüyebileceği ekonomik koşullara sahip olmak. Güvenle saatlerce oynayabilecek parklara, sokaklara sahip olmak. Yüksek doz sevgiyle, özgüvenli büyümek.
Ağaç, deniz, doğa için; rant uğruna ya da düşüncesiz bir iki ayaklının mangal keyfi yüzünden yanmamak. Kirletilmemek. Sınırsızmış gibi yaklaşılmamak.
Bir hayvan için; yaşamın döngüsünden iki ayaklılar kadar eşit pay almak. Dünya üzerinde bir hiyerarşi yok, ekolojik denge adına eşit nefes alma hakkına sahip olmak.
(7,6 milyar insan, yeryüzünde yaşayan bütün canlıların yüzde 0,01'ini oluşturuyor. Ancak buna rağmen ortaya çıktığı ilk günden beri insanlık, gezegendeki vahşi hayvanların yüzde 83'ünün, bitkilerin ise yarısının yok olmasına yol açtı)
Bir genç için; “ergen işte şekilden şekle giriyor” sözlerini duyup aşağılanmamak. İyi bir eğitim öğrenim görmek. Gelecek kaygısından değil, severek okuyacağı ve çalışabileceği, işsizlik korkusu yaşamayacağı bir üniversitede okumak. Cebindeki paranın hesabını yapmadan arkadaşlarıyla günün, gecenin her saatini görebilmek. Yaşam alanı dışında başka şehirler, ülkeler, hayatlar görmek. İnanmayı, savunmayı ya da olmayı seçtiği kişi ve fikirler nedeniyle aile büyükleriyle çatışmamak, anlamak ve anlaşılmak. Gençliğin her saniyesini gelecek düşünerek değil bugünü yaşayarak tadını çıkarmak.
Bir kadın için; öncelikle şiddet, taciz ve tecavüz korkusu yaşamamak. Biri tarafından ÖLDÜRÜLMEMEK. Yapılan her hareketin kadın olmayla bağdaştırılmamasını istemek. Çalıştığınız iş yerinde cinsiyete göre değil, emeğin karşılığına göre hakkını almak. Kadın kelimesinin içine sıkışmadan içinden geldiği gibi davranabilmek. Gerek hem cinsleri gerek karşı cins tarafından kadınlığı üzerinden yaftalanmamak (karaçalma olsun diye iyi olmayan bir şeyle nitelenmek) Hem çalışıp hem de eve gidip yemek, temizlik, çocuk bakımından tek başına sorumlu olmamak. Hayatını paylaştığın sevgili veya eşinin sevgisine, sadakatine güven duymak. Varsa çocukları tarafından sadece annelik görevlerinden dolayı değil koşulsuz sevilmek. Kimseye ihtiyaç duymadan kendi ayakları üzerinde durabilmek. Kıyafet giyerken bedeninin kaç cm’i kapalı olmak zorunda diye düşünmeden, buna kendi iradesiyle karar vermek. Eğlencesini belli bir saat dilimine veya kararan havaya sıkıştırmadan güvenle, özgürce yaşamak.
Bir erkek için; toplumsal olgularla sırtına ‘sorumluluk’ olarak bindirilen birçok kavramı yok etmek. Sorumlulukları paylaşmak. İnsanca çalışıp verdiği emek kadar ücret almak. Kendine ve ailesine çalışmak dışında zaman ayırmak. ‘Bu kış çocuğuma ayakkabı alabilecek miyim’ değil çocuğumla hangi oyunları oynarsam içi daha çok ısınır diye düşünmek. ‘Etrafımdaki kadınlar güvenle evlerine gelebilecek mi’ diye düşünmemek. Gelecek planı olarak ‘bu iş yerinden emekli olabilecek miyim’ diye düşünmek yerine emekli olunca hangi sahilde hangi ülkede nereyi gezip görürüm diye düşünmek. İş güvencesi istemek.
Yaşlı, hasta, bakıma ihtiyaç duyan biri için; ‘Sosyal devlette yaşıyorum tüm ihtiyaçlarım karşılanır’ diye düşünmek.
Sayıp sayamadığım tüm bunlar Türkiye için hayal. Hayal edin vazgeçmeyin. Ama hayal kırıklığı yaşamamak adına ‘HAYALLERİNİZİ YORGANINZA GÖRE UZATIN’ benden söylemesi…