Yedi yıl AR-GE / Pazar Araştırma sektöründe Ege ve Akdeniz bölge sorumlusu olarak çalıştım.
Görevim nedeniyle İzmir’den Adana’ya birçok şehir, köy, mahalle ve sokak gezmiş biriyim. Özellikle İzmir’de yaşayıp büyümüş biri olarak da bilmediğim mahallesi sokağı yoktur herhalde diye düşünürdüm. Ama ‘değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ sözü ne kadar bilirsem bileyim hiçbir zaman tam ve kesin bilmeyeceğimi öğretiyor her defasında.
Geçtiğimiz hafta İz Televizyonu’ndaki kültür sanat programım için yolum Konak/Umurbey mahallesiyle kesişti. Mahalleyi, diğer mahallelerden neden farklı olduğunu programda ve haber yazımda yeterince aktardığım için burada mahalleyi anlatmayacağım. Farklı olarak mahalleye girdiğim andan itibaren bana ne hissettirdiğini aktaracağım.
Yaklaşık sekiz yıl önce işim nedeniyle mahalleye gitmiştim. Hepimizin bildiği eski yerleşim bölgelerinden biri. Bunu zamana karşı koyamamış yapılardan ve hala dik durmaya çalışan hallerinden anlarsınız. Biraz terk edilmiş ama bir o kadar da dirençli bir hali vardı. Küçük sanayi mahallesine dönmüş sokakları zamanın izlerini siliyor gibiydi.
Bir mahallenin nüfusu azaldıkça kalanların tek bir geniş aile gibi olmaları söz konusuydu. Kendi evlerinden ziyade mahallenin tüm sokakları evlerinin odalarıdır. O sokaktan bu sokağa evinin odalarında yürüyormuş gibi yürümelerinden tanırsınız mahallenin eskilerini.
İşimi tamamlayıp mahalleden çıktığımda, sekiz yıl sonra bu sokaklara tekrar çok başka bir amaç için geleceğimi ve tabii ki en az hayatım kadar değişmiş sokaklarla karşılaşacağımı bilemezdim.
Yıl 2022, tramvaydan üniversite durağında inip mahallenin başladığı sokağa adım attığım andan itibaren duvar resimleri (grafiti) karşıladı beni. Değişiklik sadece bu resimler olamazdı. Labirent misali bir sokaktan başka bir sokağa döndükçe direnen bir mahallenin nasıl kazandığını gördüm. Bana mahalledeki bu dönüşümü anlatan sanatçı arkadaşım Ali Kanal’la birlikte yürürken selamlaştığımız ustalar, gördüğüm sanat atölyeleri, kafeler, çok amaçlı yapmış oldukları stüdyo alanları ve dinlediğim projeleriyle neler ürettiklerine şahit olmak, istersek birlikte her şeyi başarabiliriz sözünün ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Köklü, dolu dolu bir geçmişten küçük bir sanayi mahallesine dönüşürken, yirmili yaşlarında üniversitesini bitirip, atölyelerini bu mahallede açan gençlerle sanat üretilen bir mahalleye dönüşmek…
İlk amaç bu mahalledeki atölyelerin uygun kiralı olması olsa da, bu gençler sadece bununla yetinmeyip orada başka bir dünya mümkün diyerek kolektif bir üretim sürecine girmişler. Muhtarı Fatma Ana, ustamız Hüseyin Abi ve diğer tüm mahalle sakinleriyle ortak sergiler hazırlamak, bostan ekmek, portatif çardak-sahne kurmak ve birlikte sanat üretmek ‘umut’ dediğimiz kelimenin somuta dönüşmüş hali.
Ama Umurbey eski adıyla Darağaç mahallesinin mücadelesi bitmiş değil. Mahallenin sınırına dayanmış gökdelen ve inşaatlara karşı ne yapabileceklerine kafa yoruyorlar. O bölgenin İzmir için bir kültür sanat yarımadası olmasının mücadelesini vermeye devam ediyorlar.
Darağaç mahallesini duyan, gören, okuyan aynı şekilde Darağaç Kolektifin yedi yıldır verdiği emeğin değerini bilmek isteyen tüm İzmirliler olarak sıra bizde. Bu sokakların inşaatlara değil, sanata ev sahipliği yapması için elimizden ne gelirse biz de destek olalım.