Gebze'nin sisli havası, işçi mücadelesinin epik hikayesini soluksuz anlatır. Gebze sanayi havzası olmakla birlikte mücadele deneyiminin yataklarındandır. Deneyimi ve tecrübesiyle diğer kentlerin işçi profilinden farklılıklar taşır.

Türk İş Konfederasyonu'na bağlı Petrol İş Sendikası'nın Gebze Şubesi ise bu mücadelenin en önemli, en ileri örgütlenmesi arasında yer alır. Geçmişi, kazanımlarla dolu; yenilgileri, zaferin kapılarına açılan geçitler olarak görmüş bir örgüttür. Bu mücadelede öne çıkan isimlerden biri de işçiler arasında kök salmış, Şivan Kırmızıçiçek’tir.

Şivan Kırmızıçiçek, Gebze işçi mücadelesiyle birlikte ele alındığında anlamlıdır. Şivan, işçi mücadelesini içselleştirmiş, yüreğinde taşır. Koltuklar ve unvanlar Şivan'ı cezbetmez, misafiri geldiğinde makam koltuğundan kalkar, çünkü o mütevazılığın ta kendisidir. Kongrelerde, "İşçi beni seçmezse gider fabrikada çalışmaya devam ederim. Ben işçiyim ve hep öyle kalacağım” der.

 "Bir tarafta patronlar, bir tarafta işçiler var," diyerek çizdiği net çerçeve, bu çelişkinin içinde sarsılmaz bir duruş sergiler. Şivan, işçilerin sesi olma sorumluluğunu gururla taşır. İlmek ilmek, emek emek mücadeleyi örer.

Mütevazı biri olan Şivan, gücünü işçilerden alır. Kendisinin abartılmasından haz etmez. İşçileri anlamak, değer vermek ve birlikte büyümek, onun kişiliğinin dayanağıdır. Hata yapma cesareti, mücadeleyi daha sağlam bir temele oturtma arzusundan doğar. Pandemi döneminde, Şivan'ın hayatına da sirayet etmişti Kovid. Dursun Karataş’la birlikte Trelleborg işçileriyle bir toplantı yaparak, pandemi döneminde mücadelenin yöntemlerini konuşmuşlardı. Toplantıya katılan işçilerden birinin koronavirüs olduğu anlaşılınca hastaneye kaldırılarak karantinaya alınmışlardı. Şivan'ın tek endişesi, yeni örgütledikleri iş yerlerinin akıbetiyle birlikte ailesinin sağlığıydı. "İşçileri Kovid salgınına rağmen zorla çalıştırıyorlar. Mücadeleyi büyütmezsek işçiler de aileleri de büyük tehdit altında" diyerek, sadece kendi geleceğini değil, bir bütün olarak örgütlü iş yerlerini ve ailesini düşünerek hareket ettiler. Şimdi bu yazdıklarımı okuyunca, “Görevimiz bu. Tebrik eder gibi neden yazdın? Olması gereken buydu, öyle yaptık” siteminde bulunacaktır.

Ancak pandemi döneminde, birçok kişi korunma çabasındayken; Şivan, işçi örgütlenmesine adanmışlığından bir an bile taviz vermedi. "Herkese istirahat verilirken işçiler zorunlu çalıştırılıyorsa, biz de işçi mücadelesini yükseltmek zorundaydık," diyerek, direnişin soğuk yüzüne cesaretle meydan okurdu. Şivan Kırmızıçiçek, sadece kendi sendikasının değil, tüm işkollarının mücadelesine katılır, önemser ve öğrenirdi. Metal işçileriyle, tekstil işçileriyle, inşaat işçileriyle bir arada yürüyerek, birlikteliğin gücünü tüm boyutlarıyla gösterir. Gözaltına alındığı anlarda bile, etrafına güç vererek dimdik dururdu.

Sözleşme masasında, patron temsilcileri "Ya başkanım işçiler sizin yerinize mi konuşacak” denildiğinde Şivan, işçi ve temsilcilerin karar vereceğini özellikle vurgular. İşçilerin siyasetle iç içe olması gerektiğini savunur ve işçi sınıfını siyasetin öncü gücü olarak görür. Örneğin MHP’li işçi de Dem Partili işçi de sever onu. Saadet Partili, AKP’li, CHP’li işçiye, sınıf aidiyetiyle yaklaşır ve bu duruşuyla herkesin takdirini kazanır. Öyle herkese özelliklerine göre yaklaşmaz. Sınıfın ihtiyacı neyse o! İşçiler de o yüzden sever, saygı duyar. Sınıf siyaseti yapmanın önemini anlatır durur. Zenginlerin partilerini destekliyor diye işçiye dirsek göstermez, tersine bu alanı da emek, sermaye çelişkisinin bir tezahürü olarak görür. Sınıf siyaseti için elinden geleni de yapar.

Ancak Şivan'ı anlatırken insani yönlerini ön planda tutmak da ayrıca önemlidir. Mütevazılığı, edebiyata olan sevgisi, türkülerle geçirdiği zamanlar; hepsi onun insanlığını yansıtan parçalardır. Direniş alanlarında çöp toplamaktan çekinmeyen, bayrakları hazırlayan, sınıf kardeşleriyle bir arada olmaktan keyif alan biridir: Şivan.

Söylemeden olmaz; Şivan Kırmızıçiçek, Dönmez Aytekin ve Dursun Karataş ile birlikte, Trelleborg grevinin soğuk günlerinde bir araya gelmiştik. Metal işçilerinin eyleminde birlikte göz altına alınmış, Nedex grevinde kazanınca sevinçle başka fabrikalarda örgütlenme kararı almıştık. Baldur grevine odun taşımış, Migros işçilerinin direnişine birlikte gitmiştik. Ayazın keskin soğuğunda içtikleri çay, sadece bedenleri ısıtmakla kalmaz, aynı zamanda mücadele ateşini de yükseltirdi. Bu üçlü, şimdi bir ekip olarak hareket ediyor, işçi mücadelesine yeni bir soluk getirme hedefi taşıyor. Kimseyi küstürmemeye özen göstereceklerine, olur da seçilirlerse herkesi birleştireceklerine inancım da tam.

Gebze işçisi, petrol kimya işçileri önümüzdeki günlerde yapılacak kongrede destekleyecektir. Çünkü kendilerinin içinden, geçmişinin bir parçası olarak görecektir. Çünkü Şivan Kırmızıçiçek ve yoldaşları, Gebze'nin topraklarında yetişen, işçi mücadelesinin şekillendirdiği bir mücadelenin parçasıdır. Şimdi sormak lazım, et tırnaktan ayrılabilir mi? Bu üçlü, sınıf kardeşleriyle birlikte yeni mücadelelerin sayfalarını döndürüyor, umudu yeşertiyor ve mücadeleye devam ediyor. Gebze işçileri, onları seçerek doğru kararı vereceklerdir.