Hayallerin peşinde koşmayı biz Özdemir Hocadan öğrendik. Yeni şeyler öğrenmenin keyfini yaşamayı, merakı diri tutmanın verdiği tazelik duygusunu, son gelişmeleri takip etmenin heyecanını hep Özdemir Hocayla birlikte keşfettik. Özdemir Hoca yediden yetmişe, dersine girin girmeyin, öğrencisi olun olmayın herkesin hocasıydı. Dokunduğu hayatlara ışığını bıraktı, insanları değiştirip dönüştürdü, yetiştirdiği öğrencilerine “iyi insan olma” mirasını bıraktı, onlara farkındalık kazandırarak imzasını attı. Onu bu kadar özel kılan hayata olan bağlılığı, yaşama sevinci, çalışma ve üretmeye olan tutkusuydu. Annemi kaybettiğimde tek kelimeyle kaybolmuştum. Ölüm acısıyla nasıl baş ettiğini sorduğumda, bana kısaca “merak” diyerek kendimi “güncellememi” söylemişti. Yeniliklere duyduğu sonsuz merak ve ilgi onu daima canlı ve diri tutuyordu. Kendi ebeveynlerini kaybettiğinde, araştırarak, yeni bilgiler öğrenerek ve çalışarak acısıyla başa çıkmayı başarmıştı. Ona göre, insanın kendini güncelleyebilmesi hayatta kalması ve devam edebilmesi için en büyük anahtardı. Prof. Dr. Özdemir Nutku Türkiye’nin en büyük tiyatro ustası, hocaların hocasıydı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatlarını tek başına kurmuştu. Günümüzde tiyatro sahnesinde gördüğümüz çok sayıda usta oyuncunun üzerinde Özdemir Hocanın emeği vardır. Beş yaşında anneannesinin götürdüğü çocuk oyunuyla başlayan tiyatro aşkı hayatı boyunca devam etti. Özdemir Hoca tiyatroyu gönülden seven çok sayıda insana ilham kaynağı oldu. Tiyatronun bir eğlence aracı değil bir ihtiyaç olduğu fikrinden yola çıkarak, sokaktaki insana ulaşmaya çalışan kamyon tiyatronun Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından biri olmuştur. İnsanca, onuruyla yaşamayı ilke edinen Özdemir Hoca, hayatı boyunca haksızlıklarla mücadele etti. Zor zamanlarda, haksızlığa ve zorbalığa karşı tek başına kalsa bile doğru bildiği değerlerden asla şaşmadı. Kişisel çıkarlar uğruna tiyatro, bilim, sanat ve okulu adına emek verilerek elde edilen kazanımlardan asla taviz vermedi. Hayatının merkezinde hep insan, hep tiyatro, hep öğrencileri, hep okulu, hep doğruluk oldu. Öğrencileri ondan sadece tiyatro eğitimi almadılar. Hoca duruşuyla, paylaşımlarıyla öğrencileri ve çevresindekiler için bir hayat okulu oldu. Doğruyla yanlışın birbirine karıştığı zor zamanlarda, Özdemir Hoca akıl ve vicdan birlikteliğiyle yürümenin değerini ve önemini öğretti. Kabalığın, vahşiliğin, bencilliğin, gösterişin ve şişkin egoların çok marifetmiş gibi sunulduğu, ucuzluğun ve bayağılığın göklere çıkarıldığı garip zamanlardan geçiyoruz. Özdemir Hoca bu garip çağda, unutulduğunu düşündüğümüz yüksek değerlerin, insana yaraşır şekilde yaşamanın, insan onuru ve şerefinin önemini asil duruşunu hayatı boyunca koruyarak gösterdi. Gerçek anlamda bir İstanbul Beyefendisiydi. Nezaketi, mütevazı tavrı, herkese gösterdiği saygıyla “iyi insan olma” konusunda çevresine hep örnek oldu. Gülen yüzüyle, sıcak, dürüst tavrıyla, samimi, içten yaklaşımıyla çevresindeki herkesin kalbini kazandı. Hayatı boyunca ışık ve sevgi kaynağı olmayı başaran çok yönlü, özel insanlardan biriydi ve onu tanımak başlı başına bir şans ve büyük bir ayrıcalıktı. William Shakespeare ve Christopher Marlowe’un bütün eserlerini dilimize kazandıran Prof. Dr. Özdemir Nutku yazdığı kitaplarla çağları aydınlatacak. Türkiye bir tiyatro hocasını değil son anına kadar üreten, yazan, aralıksız çalışan bir bilim insanını kaybetti. Yüzyılda bir gelen, yeri doldurulamayacak ve çağlarını aydınlatan ender insanlardan biri olan Prof. Dr. Özdemir Nutku ardında bıraktığı zengin mirasla yolumuza ışık tutmaya devam edecek. Kaybımız ve acımız çok büyük. Bu topraklar çok değerli bir aydınını kaybetti, Türk Milletinin başı sağ olsun.