Ekolojik örgütlenmelerin son günlerde gündeme getirdiği önemli bir kavram aklımdan çıkmaz oldu. Yerelde örgütlenme ve sürdürülebilir topluluklar oluşturmak için nasıl bir yönetim biçimi benimsemeli diye düşünürken çıkıverdi karşıma.
Platon demokrasiyi tanımlarken “ortak yaşam alanını paylaşanlar, konuşanı herkesin duyabileceği çoklukta olduğu sürece işlevsel bir sistem kurulabilir” sözünü bugün anlamaya çalışırken ‘sosyokrasi’nin bugüne dair bir yöntem olduğunu hissediyorum. Uzun zamandır sivil toplum örgütleri içerisinde ‘yatay yönetim’ üzerine tartışmalara dâhil oldum. Hepsinde öne çıkan kaygı, hiyerarşinin herhangi bir üstünlük oluşturmamasıydı.
Gönüllü olarak katıldığım tüm örgütlenmelerde birilerinin biraz daha önce adım atması sebebiyle sonradan katılanlar üzerinde bir ‘egemenlik’ kurması hali oldu. Hâlbuki sivil toplum bir şirket gibi yönetilemez. Kapitalist düzende serbest piyasa ekonomisinin araçları şirketler ‘patronlar’ tarafından yönetilir. Her örgütlü kurumsal yapıda bir hiyerarşi olacaktır elbet, bu hiyerarşi asla bir ast-üst iklişkisi yaratmak zorunda değil.
Sivil Toplumun Sorunları
Sivil toplum örgütlerinin en can alıcı konusu ‘gönüllü yönetimi’dir. Bugün hemen en yakınımdaki derneğe baktığımda, ‘Gönüllü bulamıyoruz, gençler bize katılmıyor’ deniyor. Diğer yanındakine geçtiğimde ise ‘Kaynağımız yok, üye ödentilerini toplayamıyoruz’ ile devam ediyor tartışma.
Sivil toplum örgütlerinin temelini oluşturan ‘örgütlenme’ stratejisi yeteriz ya da bilinçsiz biçimde oluşturulmuş. İyi örnekleri burada saymıyorum, o kadar az ki tek diyebileceğim başarılar dilemek olabilir. İyi örneklerin içinde bulunduğu genel sorunsal ise yıllarca değişmeyen yönetim kurulu üyeleri ya da başkanları olabilir. Bence, dinamik ve işlevsel, etki alanı genişleyebilecek tek sistem kendini üreten bir insan kaynağı, gönüllü yönetim sistemi oluşturabilen kurumsal yapılarda olabilir. Sivil toplum örgütleri bir kurumsal yapı olarak kendilerini özgün bir kurumsal yapı ile tasarlamalıdır.
Nasıl Karar Almalı?
Sosyokrasi, karar alma süreçlerinde ‘rıza gösterme’ üzerine kuruludur. Örgütlü ilgilendiren konularda etkin katkı sunan herkesin alınacak karara dair ‘rıza göstermesi’ beklenir. Karar sürecinde ‘rıza göstermeyen’ olduğu sürece o karar alınamaz ve beklemede kalır. Herkesin içine sinmesi için daha fazla tartışmaya ve konuşmaya ihtiyaç vardır. Zamanımız yok deyip hızlı karar alarak ilerleyelim sivil toplum örgütlerinin ömrü kısa olur.
Şimdi, temel soru hemen aklıma geliyor: hızlı hızlı kararlar alıp yarı yolda kalan bir örgütlenme mi yoksa yavaş yavaş karar alıp ömrü sonsuz bir örgütlenme mi?
Sabır ve hoşgörü, örgütlenmenin ilacıdır. Sivil toplumda, sabırlı hareket etmek ve gönüllü emeğin üretimini sağlayacak yöntemler uygulamak elzemdir.
Yerel Yönetimler ve Gönüllülük
Yerel yönetimlerde, sosyal projeler adı altında pek çok proje gerçekleştiriliyor. Gönüllülük en moda kavram ve her Belediye kullanmak için bir çaba içindedir. Bu işlerin başına getirilen nice yetkin arkadaşımız bu konuya ‘sistematik’ yaklaştığını düşünerek ya mevzuata gömülür özgüvensizlik yaşar ya da iletişimdeki yetersizliğini ‘ukala’ bir tavırla sürdürür. İkincisi bir sert olmuş olabilir ancak yaşanan durum bu. İletişimdeki eksiklik, konuya dair deneyim eksikliğinden kaynaklanır. Çünkü özellikle sosyal projeler adı altında gönüllü yönetiminde yer alan arkadaşların herkesin ‘rıza göstermesi’ne, herkesin katılımına açık bir alan oluşturmasına ihtiyaç duyulur. En azından bence olması gereken bu yöndedir, hele ki kamu kaynakları kullanılarak ortaya atılan sosyal projeler olduğunda iki kat önem kazanır bu konu.
Sosyokrasi, araştırılmaya ve öğrenilmeye değer bir konu. Daha çok okumaya ve öğrenmeye niyet ediyorum, paylaşmak istedim.
- - - -