Siyasal yöntemin kendi siyasal dilini oluşturması normal bir durumdur. Dünyadaki her ideolojik yaklaşım bir şekilde kendini gerek yazılı gerek sözlü olarak ifade eder, ifade ederken de dilini, jargonunu oluşturur.

Ülkemizde de oluşmuş bazı kalıplar var, zaman zaman bazı değişiklikler olsa da, bazı kelimeler sürekli varlığını koruyor; ‘sözde’, ‘çapulcu’, ‘meczup’ vs. Her dönem geçerli bir jargon, her şeyin ön eki, nitelemesi olabilen kelimeler.

Bir şey, her şey için kullanılmaya başladığında, ‘şey’ sözcüğü dışında, ki o bile bazen absürtleşebiliyor, anlamından çıkıp da, antitezi tekrar tez haline getirecek kadar anlam bozulması yaşayabiliyor.

***

İzmir’de yapılacak bir etkinlik için Ataol Behramoğlu, Jeremy Corbyn, Sloven Slavoj Zizek gibi yazar ve düşün insanlarının çağrılması sonrasında Zizek hakkında birileri tarafından ‘sözde filozof’ tanımı yapıldı ve karşı bir duruş örgütlenmeye çalışıldı.

Demokratik ülkelerde, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında insanların bazı olgulara, kişilere şiddet içermemek kaydı ile karşı veya taraf olması normal karşılanması gereken bir durumdur. Bu mesele de demokratik bir ülkede normal karşılanması gereken bir olgu olabilir; ne var ki, siyasal düşün özgürlüklerinin oldukça kısıtlandığı zamanlarda baskın politik akımın peşine takılanların baskın yaklaşımla paralel karşı duruşlarının en azından hukuki bağlamda bir özgürlük tartışması içinde değerlendirilemeyeceği açık olsa da, meselenin bu tarafını başka bir zamana bırakarak, hayatımızın içine bir nirengi noktası gibi sokulmuş ‘sözde’ sözcüğünün nimetlerine takılıp kalmış bulunmaktayım.

***

Soru şurada başlıyor; bir insan nasıl filozof olur ve sonrasında nasıl sözde filozof olur? Filozof, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; felsefe ile uğraşan ve felsefenin gelişmesine katkıda bulunan kimse, felsefeci, feylesof anlamına geliyor. Felsefe ise varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması şeklinde tanımlanıyor. Aristo mantığında bir irdeleme yaparsak Zizek, varlığın ve bilginin bilimsel araştırmasını yaparak felsefe ile ilgilenen, felsefe ile uğraşması nedeni ile de filozof olarak adalandırılabilir. Peki, sözde filozof olmayı nasıl becerdi? Nasıl sözde filozof olunabilir?

Mesela sözde doktor olunabilir mi?

Mesela sözde öğretmen?

Ya doktorsunuzdur ya da değil, ya öğretmensinizdir ya da değil, öğretmen veya doktor olarak yetersiz olabilirsiniz ama bu doktorluğunuz veya öğretmenliğinizi sözde yapmaz; gereklerini yerine getiremediğinizde sizi o meslekten azade kılacak ilkeler vardır ama yine sözde olamazsınız.

Sözde kelimesi ise gerçekte öyle olmayıp öyle geçinen veya bilinen olarak tarif ediliyor. Yani gerçekte doktor değilseniz veya gerçekte felsefe ile uğraşmıyorsanız, sözde olabilirsiniz.

Felsefe ile uğraşan biri hakkında sözde filozof tanımını kullanmak, siyasi geleneğin bir parçası olmakla birlikte felsefe ve temel mantık ilkeleri ile oldukça ters düşüyor.

Sözde tersinlemeler, öze dönüşüm sağlıyor.

***

Kötülüğün Sıradanlığı[1] kitabında Hannah Arendt’in yazdığı şekli ile anlatmakta fayda var galiba:

Adolf Eichmann son derece sıradan, hatta fazlasıyla sıkıcı bir bürokrattan başka bir şey değildi. Hatta mahkemenin başlarında, kullandığı 'resmi dil' sebebiyle özür diledi, zira kendisinin 'tek dili, resmi yazışmalarda kullanılan bu dil' idi, bu sebeple sorulara verdiği cevaplarda 'her zaman aynı şeyleri aynı biçimde ifade ediyordu' (sayfa 59).

Doğrusu dil, belki de Derrida’nın dediği gibi 'yozlaşmanın başlangıcı'ndan başka bir şey değildi. Çünkü Nazi Almanya’sında 'öldürmek'ten, 'gaz odaları'ndan, 'imha'dan, 'soykırım'dan kesinlikle bahsedilmiyordu, hiçbir resmi belgede bu tarz 'kötü' ifadelere rastlanmıyordu. Zira bu işler için belirlenen kod adlar 'nihai çözüm', 'tahliye' ve 'özel muamele'ydi (sayfa 94).

Arendt bu durumu şöyle açıklıyordu: 'Bu dil sisteminin asıl etkisi, söz konusu insanları yaptıklarından bihaber tutması değil; insanların yaptıklarını, cinayet ve yalanlarla ilgili eski, ‘normal’ bilgileriyle aynı kefeye koymalarını önlemesiydi.

***

Biraz daha çaba ile daha yaratıcı kavramlar oluşturulabileceği konusunda teşvik edici olmak lazım galiba; ama kelime dağarcığı anlatılacak düşüncenin genişliği ile de doğru orantılı oluyor.

 

[1] Metis Yayınları, Mart 2012, Özge Çelik, Çevirmen