“Mor menekşeleri sevdiğimi nereden biliyorsun?” Yüzünde o tatlı, hınzır gülüş. Gülüşü bulaşıcı. Ben de gülmeye başlıyorum. Biraz tuhaf bir durum. İki liseli kız gibi kıkırdayan iki kadın. Biri mor menekşesi için diğeri hayat dolu bir hanımefendiyi mutlu ettiği için gülüyor. Evin rahat koltuklarına seriliyoruz. Ben eve geldiğimde elinde kocaman iri puntolarla yazılmış beyaz bir karton vardı. Merakla bakınca açıklıyor. “Yeni oyunum”. Yeni oyun? Benden “inanamıyorum” diye bir çığlık. Yine gülüşüyoruz. Jale Birsel bir süre önce Tombala oyunu ile sahneye çıkmıştı. 90 yaşını kutladıktan kısa bir süre sonra sahneye çıkan Jale Hanım, en yaşlı oyuncu olarak azmi ve oyunculuk başarısıyla Türk Tiyatro tarihine de geçmişti. Bu sefer Tania Belechova’nın yazdığı ve Türkçeye Olcay Poyraz’ın kazandırdığı tek kişilik oyun Lady Machbeth’i oynamak istiyordu. Oyun, yaşlı bir kadını konu ediyor. Jale Birsel gülerek “tıpkı benim gibi yaşlı bir kadın” diyor ama yaşlı bir kadın olduğuna kendisi de inanmıyor. Oyunu sergileyecek kadar azimli, heyecanlı, kararlı ve inançlı. Bana dönerek “hışşşt kimseye söyleme, oyun sahnelenene kadar aramızda sır olarak kalsın” diyor. Ben de izci sözü veriyorum. Ser verip sır vermeyeceğim. Birlikte gülüşüyoruz. “Zor oluyor ama Allah’tan ezber yaparken Damla yardım ediyor” diyor. Damla torunu, her zaman Jale Hanıma destek oldu. Onu hiç yalnız bırakmadı. 2017 yılında İzmir Karşıyaka Belediyesi Çarşı Kültür Merkezinde sahnelenen Tombala oyunu unutulmazdı. Hayata, insanca yaşamaya, üretmeye, inadına iyi işler yaparak direnmeye dair muazzam bir dersti. İlk oynanışından 47 yıl sonra, 90 yaşında bir sanatçının muazzam oyunculuğuyla sahnede devleştiği tarihi bir geceydi. Jale Birsel ve Alp Öyken bir insanın bütün hayatı boyunca çok nadir görülebileceği olağanüstü güzellikte bir olaya birlikte imza attılar. Jale Hanım o esprili haliyle oyunun başında izleyicilerin yüreğini hoplattı. Açılış sahnesinde, adama “dolaptaki sütlacı yeme” der. Adam “mutfağa su içmeye gittim. Sütlaç yediğimi nereden çıkardın?” diye sorar. Jale Birsel insanlara bir asır gibi uzun gelen kısa bir an durur. Salonda derin bir sessizlik. Nefesler tutulmuş, herkesin aklında aynı düşünce. “Eyvah, repliğini unuttu” endişesi. Jale Birsel aklımızdan geçenleri okurcasına tatlı, hınzır bir gülüşle salona bakar, salonun nabzını ölçer. “Sütlaç dudağımın kenarına bulaşmış” deyince salonda kahkahalar eşliğinde alkışlar duyulur. Usta oyuncu, o dakikadan itibaren bütün salonu avucunun içine aldı, hiç duraksamadan bir saat boyunca hiçbir repliği atlamadan muazzam bir başarıyla oyunu sonuna kadar götürdü. O gece Jale Birsel gibi usta oyuncuların asla emekli olmayacağını bir kez daha anladık. Jale Birsel zarafetini, sakin ama dirençli tavrını hayatı boyunca korudu. Ankara Devlet Tiyatrosunda oynadığı dönemlerde çok büyük başarı kazandı. Özellikle Sacide oyunuyla efsane oldu. Oyun 180’in üzerinde oynandı. O dönemde, Ankaralı seyirciler onu sokakta gördükleri zaman arkasından Sacide Hanım diye sesleniyorlardı. Oyunculuğu, çalışkanlığıyla takdir topladı. Atatürk ilkelerine bağlı aydın bir Cumhuriyet kadınıydı. Carl Ebert’in öğrencisiydi. Eşi Salah Birsel’le edebiyat ve sanat dünyasının önde gelen değerli isimleriyle dostluklar kurdular ve birlikte bir hayatı paylaştılar. Jale Hanım sizi tanımak, keyifli sohbetlerinizi paylaşmak, birlikte gülmek büyük bir ayrıcalıktı. Paylaştıklarınız ve ardınızda bıraktığınız zenginlikler için size minnettarız. Tatlı gülüşünüz, zarif tavrınız, esprili anlatımınızla, yüreğimizde ve anılarımızda sonsuza dek yaşayacaksınız. Hepimizin ve Türk Tiyatrosunun başı sağ olsun.