TÜİK'in "şahane" veri tabanı ve yeni web sitesi ilk olarak yine tüik'i vurdu ve yüzde 0.89 olarak açıklanan mayıs ayı tüfe artışı merkezi dağıtım sisteminde yüzde 1.44 olarak yer aldı. TÜİK yüzde 1.44'ün dağıtım sistemine nasıl girdiğini belirlemeye çalışıyor.
Düşünün bir kurumun enflasyon rakamlarını önce 0,89 diye açıkladıktan sonra mayıs ayı rakamlarının 1,44 diye merkezi veriler paylaşım kanalında bunun gerçek veriler olarak verilmesi büyük bir skandal.
Bunu bilmeyen yok ve rakamları düşük göstermenin esas nedeni ise iktidarı memnun etmek için hazırlanmış olması. Artık bu durum “yalan” enflasyon verileri olarak tarihe not düşüldü.
Burada altını çizmek gereken şey ise halkın devlete karşı zaten azalmış olan güvenin TÜİK rakamlarıyla daha da artmasıdır.
Bu istatistikler emeklinin, çalışanın maaşın, kira gelirlerine göre belirlendiği için insanların emekleri de kayboluyor. Bu aynı zamanda devletin itibarını da zedeliyor. Hani partili Cumhurbaşkanı Erdoğan saray harcamalarını eleştiren muhalefete, “Devletin itibarından kısmak olmaz”” demişti ya peki bunu nereye koymak lazım o zaman? Türkiye’nin yabancı ülkeler arasında itibarı falan kalmadı.
İktidar yabancı sermayeyi davet ederken gelen yatırımcı önce bu ve buna benzer rakamları inceliyor. Bu ülke insanının alım gücüne bakıyor doğal olarak. Ancak sadece TÜİK’in verilerine değil bağımsız araştırma şirketlerin verilerini de inceliyorlar. Bu çelişkili durumda yatırım riski ortaya çıkıyor ve sermaye riskli ortamı sevmez. Öte yandan iktidara muhalefet ettiği için yurdundan kaçmak zorunda kalan bir gazetecinin evine el konuyor. Bu ve benzer bir çok örnek var. Yatırımcı bunları görüyor ve arkasında devlet güvencesinin olmadığını görerek kendisini güvende hissetmiyor.
Hoş yabancı gelmiyor bizim yerli sermaye de yatırım yapmıyor. Bir gecede Euro’nun 10,46’ya, Doların 8,64’lere fırladığı bir ortamda sıfır riskli, faizin yükseldiği Türkiye’de daha çok kazanıyor.
Yine yatırım yapmayan Türk vatandaşlarının yurt dışında en az 200 milyar dolar parası olduğu ekonomi uzmanlarınca dile getiriliyor. Muhalefet aylardır 128 milyar dolara ne oldu? Sorusunu haklı olarak soruyor. Yurttaşların yurt dışındaki 200 milyar doların 100 milyar doları Türkiye’ye gelmiş olsa ülkenin ekonomik sorununa ilaç olur. Nefes aldırır ve birçok sorunu çözmüş olurduk. Kendi inşamınız kendi iktidarına güvenmiyor. Biliyoruz ve yaşadık “Sen FETÖ’cüsün, sen terör örgütüne yataklık yapıyorsun” yaftalamalarıyla güven duymuyor kimse.
TMSF’de 800’ün üzerinde şirket var. Tamam FETÖ terör örgütü ile bağlantılı şirketler ve el konuldu. Bu şirketler bir an önce satılması gerekiyor, devlet şirket yönetmez. Bu şirketlerin yönetimine de kendi adamını atayan AKP iktidarı bu şirketleri de yönetemediği görülüyor.
Devlet şirket yönetmez ama yatırımcı olabilir. Özellikle pandemi sürecinde tarım, eğitim, sağlık gibi alanlarda yatırım yapması gerekirken onu da yapmadı.
Ekonomiyi yöneten kadrolar konunun ciddiyetini hala anlamış değiller ve ekonominin kötüye gitmesinin başlı başına sebebi bu. Başka sebep aramaya gerek yok.
Saraya yakın olduğu herkesin malumu olan bir müteahhitlik şirketine, ki aynı grup bir medya grubunun da sahibi ve yaklaşık 10 milyarlık 'teşvik' aldı. Bu da az geldi bunun haber yapılması da yasaklandı. Zaten nerede haber olacaktı, orası ayrı konu.
Söz konusu müteahhitlik şirketine verilen yine yaklaşık 10 milyarlık demiryolu ihalesine sadece beş müteahhitlik şirketi davet edilmişti. Çünkü artık ihaleler ya yapılmıyor ve hükümetin keyfine uygun şekilde dağıtılıyor ya da davet usulü gerçekleştiriliyor.
Buna benzer ihale kayırmacılığı gibi şeyle bizde olmasa da yabancı ülkelerde haber yapılıyor.
Ülkede yoksulluk her geçen gün artarken, çöp konteynırlarından karnını doyururken, AKP’ye yakın imtiyazlı kesim ise delirmişçesine servet yapma hırsına düşmüş.
Kendi ahlaki ve kültürel seviyesini de tüm topluma dayatmaya çalışan AKP iktidarı, ülkeyi ekonomik, siyasi, ahlaki ve kültürel yönden erozyona uğrattı. Ekonomi bu kafayla uçurumdan aşağıya yuvarlanıyor.
Kirli işlerin kol gezdiği bir ülke haline gelen Türkiye’nin, bu cendereden kurtulmasının tek ve demokratik yolu erken seçimdir.