Çarşıda, pazarda, markette vatandaşla iç içeyiz. Pazara veya markete gelip de alışveriş yapmadan dönen yok, zaten oraya gelmenin bir nedeni eve bir şeyler almak. Daha önce kiloyla alınanlar şimdi gramla veya taneyle alınıyor.
Eve alınacak sebze veya meyve genelde çocuk ve torunların büyüklerinden beklediği gıdalar. Etin kilosu iki yüz liranın üzerinde olunca, elli gramlık, yüz gramlık paketlerde sucuk ve sosis çocukların tercih ettiği atıştırmalıklar. Patates haşlayıp, biraz soğan kavurup, yumurta ve ince doğranmış sucuk veya sucuk, yanında da ekmek vatandaşın, daha doğrusu gençlerin yemeği… Anneler veya anneanneler ise patatesle idare ediyorlar.
Bir de hali vakti yerinde olup, kaç para demeden versene şu kadar kilo diyenler var. Onlara denecek söz yok, imkânı var alıyor. Evde kaç kişiler bilinmez ama dört adet patates alanın evinde torun olduğu kesin…
Semt pazarlarından alınan tereyağı, peynir marketlerden daha ucuz. Önceleri yufka alıp börek yapanlar yufkacının önünde sıraya girerdi. Şimdi öyle sıra filan yok. Yufka da kiloyla değil, neredeyse tane ile alınıyor.
Bunları umutsuzluk olsun diye yazmıyorum. 1950’lerde de bizimkiler pazara akşamüstü giderlerdi. Sabah pazarında her şeyin iyisi, tazesi seçilmiş olurdu ama, akşamüstü pazarı da ucuz olurdu. Aradan 70 yıl geçti, fiyat alışkanlığı değişmedi. Bir farkla ki parası olmayan bazı garibanlar çöpe atılmış sebzelerden, meyvelerden seçip eve götürmeye çalışıyor.
İnsana verilen ilk görevlerden birisi, yaşamak, yaşatmak. Yaşatmak için doyurmak gerek. İş peşinde koşan yaşlılar, aldıkları üç kuruş ile kendi yaşayamadıkları mutluluğu çocuklarına torunlarına yaşatmak istiyorlar. Onların mutluluğu ile yaşamlarını mutlu kılıyorlar.
Evinde aş pişirmekte zorlananlar, bazı belediyelerin aş evlerine gidiyor, karnına birkaç kaşık sıcak çorba ile yetiniyor. Yine de eve gidince, yokluk ve yoksulluk kendini gösteriyor.
Bu saptamalardan sonra siyasete gelirsek, ne diyebiliriz?
Kanımca konuşmak zor.
Yardımlarla yaşayan, buna alışan, alıştırılan insanımız ne zaman siyaset yapabilir? Sadece sandık önüne geldiği zaman.
Bugünden o güne gönderme yapmak kolay mı?
85 yaşında demanstan hapishanede yaşamını yitiren amiral için kimler üzülüyor? Möntrö geleceğimizdir diyen amiraller, generaller aylarca hapiste yatmış kimlerin umurunda?
Tabii ki onlar için de üzülen onlar için çabalayanlar da var.
Ancak, herkes için tek bir şey istense ne istenebilirdi acaba? Bir somun ekmek isteyenin sayısı az olmazdı herhalde fakat özgürlük isteyen de olurdu, adalet isteyen de.
Adalet, iş arayanların da istediği bir şey, yani torpili olmayanların.
Evet, seçime doğru giderken, sandıktan beklentiler farklılaşacak ve önce meydanlarda kendisini gösterecek.
Vatandaşın umudu hiç bitmez, daha doğrusu her seçimde yenilenir. Partiler de her seçimde umutları tazelerler ve çeşitlendirirler. Bu seçimde iktidar partisinin vereceklerini merak ediyorum. Millet ittifakının vaatleri nasıl karşılık bulacak, o da merak konusu.
Boşuna “mahkum” edilen İmamoğlu için senaryoyu yazanlar, sanırım iktidara büyük darbe vurdular. 20 yılın senaryo zenginleri işin sonuna geldiklerinin farkındalar mı acaba?