"Şimdiye kadar, Roma İmparatorluğu zamanında Hrıstiyanlığın bu kadar çok efsane yaratması matbaanın henüz keşfedilmemesine yorulurdu. Oysa, bunun tam tersi doğrudur. Bugün günlük basın ve telgrafın bir günde yaydığı efsane, eskiden bir yüzyılda yaratılandan daha fazladır."
Marx, Ludwig Kugelmann'e yazdığı 27 Temmuz 1871 tarihli mektupta, böyle diyordu. Gazeteleri okuyarak, televizyonları seyrederek, "uzman"lar ordusunu dinleyerek olup bitenleri anlamak, bilince çıkarmak, gerçeğe nüfuz etmek mümkün değil. Elbette medyadan kastedilen, iktidar ve devlet kontrolünde olanlar.
Siyaseti "imaj-yaratma” üzerinden kurgulayanlar, yalan söylemeyi “imajlara inandırma sanatı” diyerek süslü hale getiriyorlar. Gerçeğin gizlenmesi için elinden geleni yapıyorlar. Her gün her an insanları yalan bombardımanına maruz bırakıyorlar. Popülizmin hortlattığı hayal dünyasında, rejimler ve taraftarlar, beğenmedikleri her şeyi lidere ve ülkeye karşı düzenlenmiş iç ve dış komplolar olarak teşhir edebiliyorlar.
Açlık ve yoksulluk “müjde”leniyor. Savaş karşıtları, “terör”le suçlanıyor. Demokrasi zafiyet olarak ele alınıyor. Gerçeğe ve ileriye dair her ne var ise boğuluyor. Yerle gök arasında sıkışmış insanlara, “ayağınızı sağlam basın göklere çıkıyoruz” deniliyor. Bir “büyük” hayal ile “küçüklüğümüz” örtülmek isteniyor. Yalan ve hayali iddialarını, inandırıcılık kazanması için daha yüksek sesle söyleyerek yaygınlaştırıyorlar.
İktidar İstanbul’u kazanmanın yollarını arıyor. Ellerinde büyük olanaklar, imkanlar olmasına rağmen olağan koşullarda seçimi kazanamayacağını düşündükçe, “sarsıcı iddialar” ile mevzi kazanmaya çalışıyor.
İktidar toplumun geniş kesimlerini ikna etmek ve gerçeklerin üzerini örtmek için halka yalan söylemeyi, gerçekleri çarpıtarak hareket etmeyi etkili bir siyasal söylem yöntemi olarak kullandı, kullanıyor. “Emeklilere müjde”, “müjde uzaya çıkıyoruz” denilerek bir ön kabul oluşturmak için çaba sarf ediliyor. Gerçeğe ramak kala, müjde kelimesi iliştirerek medet umuluyor.
Yıllardır emekçilerin ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarının tartışılmasını bir şekilde engellemeyi başardılar. Sağlık, eğitim, işsizlik, yoksulluk, barınma, beslenme vb. gibi en temel sorunları çözme vaadi yerine “dış güçler” denilerek motivasyon yaratılmak isteniyor. Çözeceğiz iddiasında dahi bulunamıyorlar.
Bozuk bir etin kokusunu gidermek üzere türlü baharatlar atılıyor. Ancak mide bunu kaldıracak mı? Göreceğiz.