Bugün 1 Eylül… Farklı olması gereken bir gün... Ama bugün bir şeyler eksik. Bir sessiz çığlık var ortada, ama duyan kim? Öylesine acı günlerden geçiyoruz ki iyi kötü bütün sesler birbirine karışmış. Bazısı da susmuş veya susturulmuş. Güzel duyguları kendiliğinden içinde barındıran öyle günler de var ki…
Bazı kapitalist odaklar tarafından parlatıldıkça parlatılmıştır. Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü… O günün dışında sanki bazı duyguların yaşanacağı başka gün yokmuş gibi! Zengini, orta hallisi, fakiri… Böyle günlerde sokaklara dökülür; çoğu insanda bir telaş bir telaş. Ben mesela bir gül, olsaydım ve konuşabilseydim sevgililer gününde beni kapitalist düzenin aracı yaptıklarından dolayı hangi kadına verildiysem onun eline batardım! Sanki o güne özel bir hediye alınmazsa, olmazmış gibi. Yahu sevdiğine o gün bir şey almazsan sadece bu nedenden dolayı üzülürse üzülsün! Hatta terk etsin seni…
Diğer canlıların yaşama hakkına saygı duymadığı için. Bir anne kendine hediye alınmazsa küssün, ne çıkar! İçinde sımsıcak gülümsemenin, sarılanın saflığını taşımıyorsa... Ben kapitalizmin üretim ve tüketim çılgınlığının bir piyonu olmak istemiyorum. İnsanca bir şeyler istiyorum örneğin ve sormak istiyorum neden günler öncesinde 1 Eylül Dünya Barış Günü diyerek diğer özel günler gibi dünya çapında reklamlar yapılmıyor? Neden mi? Çünkü kapitalizm kandan beslenir.1 Eylül Barış Günü gibi bir günü insanların yüreklerine ve düşüncelerine empoze edersen insanlık gelişir ve siz insani duyguların yaşandığı bir dünyada pırlantalarınızı ve çiçeklerinizi satamazsınız! Elmas bir taş olarak biliriz ve herkesindir, çiçekler ise dalında herkes için yaşar! Kapitalizm ise bu noktada dünyada sömürü alanlarını genişletmek için ayrıştırma yoluna gider! Para değeri olan bütün kaynaklara sahip olabilmek için toplum bireylerini veya toplumları birbirine karşı kışkırtır, düşman eder, birbirlerini boğazlatır.
Bunun için inanılmaz senaryolar üretilir ve günümüzde bu senaryoların izleyiciler ve aktörleri baya fazlalaşmıştır! Ülkemiz kozmopolit bir yapıya sahip olmasına rağmen Kurtuluş Savaşı’mızın nasıl örgütlenerek kazanıldığı ve ülkemizin hangi zor koşullar altında inşa edildiği yadsınamaz bir gerçektir.1950’den başlayarak iktidara gelen sağ partilerin hırsları nedeniyle ülkede nasıl Alevi, Sünni, Türk, Kürt ayrımı yaparak kendilerine iktidar yolunu açmaya çalıştıklarını biliyoruz.
Sonrasında iktidara gelen her sağ parti de bu ayrışmayı kaldığı yerden devam ettirdi. Ülkemizin kara tarihi olan 1980, katledilen insanlarımızla, idamlarla, işkencelerle hala aklımızda değil mi? Bu gün bu tablo hala değişmemiştir ve 1980’leri bile geride bırakan adaletsizlik, hukuksuzluk ile karşı karşıyayız maalesef. Ülkemizde kirli bir senaryodan dolayı her gün ölümlerin sayısı artmakta evimize, ocağımıza, yüreğimize ateşler düşmektedir.
Öyleyse bu 1 Eylül’de barışa evet, demek için; Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Batılısı, Doğulusu, Güneylisi, Kuzeylisi el ele verip yaşanabilir bir ülke için barışa evetin, savaşa hayırın haykırılması gerekiyor! Yaşasın Barış!