Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Hep gitmeyi bilmiş biri olarak aslında bu dizelerin hakkını ne kadar da hoş bir şekilde vermişim meğer! Kalmaya gücümün yetmediğini anladığım her ilişkiden, işten, şehirden gitmeyi ne hoş becermişim! Yuvarlanan taş misali yani. Yosun tutmamışım, kök salmamışım. Toprakla, doğayla bir ilişki kurmadan köksüzleşmişim meğer! Güzel gitmişim. İyi başlamışım. İyi başladığımı da tüketmişim. Yıllar yılları kovalamış. Biriktirmemişim hiç. Hep harcı âlem! Hep yeni! Hep yeni! Kalsaydım ne olurdu? Mücadele verseydim yani? Daha mı çok yorulurdum? Yoksa kalıp kavga etmeye enerjimi harcamak yerine, başka bir şeye başlamak daha mı kolay olacaktı?
Giderken şöyle bir şeyi hesaba katmadığımı anlıyorum şimdilerde. Kafa, aynı kafa olunca gittiğin yere de götürüyorsun onu. Bu bir değişim değil yani. Sadece yenilik. Yeni olan her şeyi değişmek olarak algılamanın verdiği bir rüya yani.
Aynı şeyleri başka bir coğrafyada ve başka bir zaman diliminde yaşayarak döngünün tekrarında ısrar ediyormuşum yani kabaca. Eskilerin ‘’tarih tekerrürden ibaret’’ dediği şey bu olsa gerek! Gerçek bir dönüşüm yaşamadan gitmekle bir şey başaramıyor insan. Gitmiş olmuyorsun yani. Söylediğin şeyler de yeni değil, yaşadıkların da!
‘’Yeni’’ dediğin şey ‘’değişim’’ getirmeli! ‘’Başka’’ bir şey yaratmalı. ‘’Dönüşüm’’ sağlamalı yani!
…
Yenilik dediği şeyi günlük hayatınızın içine/omurgasına yerleştirmediğiniz sürece değişimin önünü açmıyorsunuz maalesef. 6’lı Masa için de korktuğum başıma geliyor sanırım yavaş yavaş. Yeni bir şey söylediğini sanıyor tüm bileşenler. Büyük bir yanılsama içinde üstelik! Yeni dedikleri şey öncekinin bir başka türevi! Ardı ardına bir sürü yol kazası yaşıyor masa bu eskimiş alışkanlıklar nedeniyle.
Anayasa’daki Türklük tanımı ile ilgili kamuoyunun tepkisini çeken ve HDP’li Kürt seçmenin ilgisine mazhar olan ve meğerse 6’lı Masa’ya gelmemiş olan DEVA’nın açıklamaları! Ardından, Ahmet Davutoğlu tarafından söylenmiş olan ‘’her kararın 6 lider tarafından imzalanmadan hayata geçmeyeceği’’ sözü. Sonra, ‘’yok aslında onu söylemek istemedi’’ diye ortalıkta çırpınan gazeteciler, diğer muhalifler! Kendilerinin AKP’den ne farkı olduğu konusunda hala ciddi bir rüşt ispatına gereksinim duyan partiler böyle hataları niye yapar? Hatayı yapanların biri yıllarca AKP’nin ekonomi politikası yönetmiş, diğeri de hem dışişleri politikalarının mimarı hem de yılların AKP’li başbakanı üstelik!
Sonra, Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş’lı billboardları! Sonra ardından ‘’e ne var bunda canım 2019’da bu başkanlar zaten ittifak oylarıyla seçildi’’ diye yapılan ortam soğutucu açıklamalar! İyi Parti yetkililerinin dolaylı İmamoğlu imaları vs vs.
Sadece bunlar da değil üstelik! CHP ve İyi Parti de ‘’yeni’’ bir şey söyleyemiyor. AKP’nin Anayasa değişikliği ile türban özgürlüğünü getirirken aile kavramı adı altında halkı kin ve düşmanlığa iteceği çok açık olan maddeler ile ilgili görüşme tekliflerini ‘’utangaç’’ bir biçimde reddediyor. Gerekçe ne? İyi Parti ve CHP’li milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının meclise getirilmesi! Bu konular arasında kendileri bile bir ilişki kuramamışken bunu seçmene nasıl anlatırlar bilmiyorum. Cesurca çıkıp ‘’temel hak ve özgürlüklerin tartışma konusu yapılamayacağı’’nı söylemek bu kadar mı zor? İyi Parti ardından el yükseltip, ‘’biz yeni bir teklif hazırladık, eğer samimiler ise gelip ona destek olsunlar’’ diyerek güreşi başka bir mindere çekmeye uğraşıyor ama nafile!
Öte yandan bir HDP mevzusu var! Kimse HDP ile yan yana görünmek istemiyor 6’lı Masa’da. Ama Kürtlerin oylarına da ne denli ihtiyaç duyduklarını her biri sizden/benden daha iyi biliyor. Ama özellikle AKP tarafından bu kadar kriminalize edilmiş bir parti olan HDP’nin gücü karşısında çaresiz kalmış bir masa var ortada. Ve ne yapacakları, bu konuda ‘’yeni’’ sözlerinin ne olacağını henüz kimse bilmiyor. 90’lı yılların başında HEP’nin SHP listelerinden meclise girmesinin bile gerisinde kalmış bir siyaset yürüyor günümüzde.
Sinmiş bir siyaset. Sisli/puslu. Masa iyice ‘’el yükseltme’’ hamlelerine maruz kalıyor her geçen gün. Geldiğimiz noktada da Temel Karamollaoğlu’nu CHP listesinden mi yoksa İYİ Parti listesinden mi aday göstersek parlamento çoğunluğuna biraz daha yaklaşırız sorusuna yanıt aramaktan başkaca bir şey yok sanırım!
…
Bir an önce, pazarlık masası izleniminden çıkması ve değişim hareketi olarak tüm kadrolarını seçmenin karşısında dizmesi şart oldu masanın. Üstelik az oy almış partilerin de söz hakkı olduğu yeni bir sistem anlayışı oturtmak zor! Güçlendirilmiş bir parlamenter rejimi kurmanın sorumluluğu da var bu 6 liderin omuzlarında. Ama 6’lı masaya güvenen milyonlarca insanın beklentilerini, artık seçim tarihi de belli olduğuna göre, bir an önce karşılamak gerekiyor.
‘’Yeni’’ bir şey söylemek için önce cesur ve özgüvenli olmak lazım! Ve sonra adil ve tutarlı davranmak şart! Aksi takdirde değişime öncülük etmeyen sözüm ona her yeni hamle, fasit bir döngü yaratmak ve nefes alma sürenizi uzatmaktan öteye geçmez!
Neyse, umutsuzluk yok! Hadi az kaldı.