2 haftalık –muhtemelen- tanı konamamış bir virüs nedeniyle evimde dinlenerek geçirdiğim 4 günün ardından nedensizce erken uyanıp bir kahve hazırlayarak balkona çıktım. Bu haftaki iş planımı aklımdan geçirirken diğer yandan da şu anda okumakta olduğunuz yazının konusunu düşünüyordum ki Alaybey’i Karşıyaka Çarşısı’na bağlayan sokaktaki olağanüstü hareketlilik gözüme çarptı. Ebetteki okulların açılmasının hayatımızda yaratacağı “pandemik farklılıklar” üzere bir yazı uygun düşecekti. Evet, okullar 6 Eylül’de açıldı yüz yüze eğitime ama nasıl?
Günlerdir ilkokul arkadaşlarım, kız kardeşim, kuzenlerimden (bu arada Yıldız Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü’nü kazanan kuzenim Canan’ın kızı Sedef’i ailemizin ilk mühendis kadını olacağı için kutluyorum bir kez daha) dinlediğim endişeler konuya yeterince vakıf olmamı sağlamıştı. Ancak insanların yüzündeki o telaşlı ürkek bakışları görünce haliyle üzüldüm. Dolmuşa binince de bu üzüntüm öfkeye dönüşmeye başladı yavaş yavaş. 14 kişilik dolmuşta indi/bindilerle birlikte 35-40 kişi seyahat edince alınan tedbirlerle ilgili yazıları Google ettim ve sizin de aklınıza gelen/gelmeyen onlarca soru ve bir dünya öfke ve her zaman aynı saatte kalkan dolmuşa binmeme rağmen 20 dakika gecikmeyle vardım.
İzmir için 20 dakikalık toplu taşıma mesafesini 40 dakikada almak son derece olağanüstü bir durum. Ancak, çocuklarını toplu taşımaya ya da servise emanet edemeyen aileler kendi özel araçlarıyla çocuklarını okula götürüyorlardı. Haksız da değillerdi. Peki, önlemler mi? Bakalım.
Efendim şimdi okullardaki aşı olmayı reddeden öğretmen (bu bilim karşıtı insanların çocuklarımıza nasıl bir eğitim vereceği konusundaki endişelerimi rezerv bırakarak devam edeceğim), görevli, kantin çalışanı, servis şoförlerinden 2 günde bir PCR testi istenmiş. Hangi iki günde olacakları ise muamma. Bu test sonuçlarını kimin kontrol edeceği ise belirsiz. Öte yandan örneğin hafta için Çarşamba günü dersi olan öğretmenler devlet hastanelerine gidip PCR yaptıracaklar. Dersleri de boş geçecek böylece (hoş bence bu insanların derslerinin boş geçmesi çocuklar için daha hayırlı bana kalırsa!) külliyen zarar, külliyen yük!
Öte yandan, ailesi aşı olmayı reddeden çocukların durumu ne olacak? Bu çocukların Covid 19’a yakalanma/taşıma/bulaştırma riskleri nelerdir? Karantina tedbirleri ne olacak? Bütün bir okulu mu kapsayacak yoksa o sınıfla mı sınırlı kalacak?
Servis kullanmayan ve toplu taşımayla giden çocukların hali nedir örneğin? Yani bu sabah benim bindiğim dolmuşun şoförü, kâhyası, durağın çaycısı, simitçisinin durumları nedir? Bu çocukların kartlarını doldurdukları bilet gişesi çalışanları, ESHOT şoförleri arasında aşı yaptırmayanların durumları ne olacak?
Bu çocukların okul çıkışı tost, yemek yedikleri büfe çalışanları? Restoran sahipleri? Sabah simit aldıkları yerlerde çalışanlar vs vs?
Yani okulları açıyoruz. Bir daha da kapanmayacak. Her türlü tedbiri aldık hamaseti değil tüm bu durumun, benim, sizin, bizlere etkilerinin ne olacağını söylemeli hükümet. Zira bu konuda 1.5 yıldır karnesi zayıflarla dolu yetkililer bunca yetersiz tedbirlerle okulları açarken milyonlarca insanı nasıl risklerle karşı karşıya getirdiklerinin farkında mı?
Okullardan ofislere, ofislerden toplu taşımaya, oradan yeniden evlerimize gezecek olan bu virüsle daha kaç mevsim birlikte yaşayacağız?
Bu kafayla 2 doz aşım var demeyin. 3. Doz yolda. 4 de gelir bu kafayla.
Son soruyla bitireceğim. Aşı olmayı reddedenlerin PCR test parasını neden ben ödüyorum?