Bugünlerde sıkça duyduğumuz ve içini aslında pek de dolduramadığımız bazı terimler var. Büyük Veri, Endüstri 4.0, Nesnelerin İnterneti, Akıllı Şehirler ... gibi. Aslında hepsi birbiri ile ilintili ve her biri başlı başına önemli başlıklar. Çünkü biz henüz içini bile dolduramamışken Avrupa'da aksiyon alındı bile. Üstelik 2010'lu yılların başından beridir.
Bu yazıda biraz da geçtiğimiz günlerde İzmir Büyük Şehir Belediyesi'nin hizmete soktuğu İZUM (İzmir Ulaşım Merkezi) a göndermede bulunarak “Akıllı Şehir” kavramını açmaya çalışacağım.
İZUM henüz emekleme safhasında olduğu için onun üzerine eleştiri yapacak değilim. Zamanla kapsamı genişleyip ve şehiriçi ulaşımın organize edilmesi için etkin bir merkez konumuna dönüşecektir. Amacım batıda neler oluyor biraz onu anlatmak ve “acaba biz de yapabilir miyiz?” sorusunun cevabını bulmak.
En temelden ele alırsak “akıllı sistem” kavramını “bir bilgiye sahip ya da ölçerek, kontrol ederek, anlayarak bilgiye sahip olan ve onu değerlendirip sonuca giden yapı” olarak tanımlayabiliriz. İnsanoğlu en eski çağlardan beri aklını, duyu organları sayesinde gözlemlediği ve algıladığı (ölçtüğü) bilgiler ile doldurmuş ve bunları yorumlarayarak medeniyeti inşaa etmiştir. Ayrıca bu bilgileri diğer insanlarla paylaşmış ve yaygınlaşmasını da sağlamıştır. En yakınınızdaki örnekler buzdolabınız ya da klimanızdır. Ona bir değer verirsiniz (derece) o da o değere göre çalışır ya da kapanır. Bu bile en basitinden termostat denilen ölçme ünitesi ile ısıyı ölçüp, anlık olarak değerlendirip programlandığı eylemi yapmaktır.
Bir şeyin önüne “akıllı” kelimesini koyduğunuzda, bu kelimenin onu akıllı yapıp yapmadığına bu temel bakıştan çıkışla bir kaç noktadan ele almak gerekiyor.
Akıllı dediğimiz şey bilgi üretiyor mu? Ölçüyor mu?
Örneğin “Akıllı Şehir” dediğimiz bir şehri ele alalım. Bu şehrin bir aklının olduğundan bahsedebilmemiz için öncelikle bu şehrin kendi içinde ne oluyor ne bitiyor farkında olması gerekir. Şehir, mümkün olduğunca noktada havasının ne kadar kirli olduğunu, havanın kaç derece olduğu, bu havadaki karbonmonoksit miktarının ne olduğu, ses seviyesini, ışık seviyesini, o esnada yolarında nerelerde yoğunluk olduğu, kaç arabanın trafikte dolaştığı ... gibi bilgileri anlık biliyor olması gerekli. Aynı insan gibi ve insan refleksi gibi. Nasıl hava birden soğuduğunda insan bunu duyu organları ile algılayabiliyor ve önlemini o esnada alabiliyorsa şehir de o hassasiyette olmasa da bunu biliyor olmalı ve önlem alması için anlık olarak onu yönetenlere bu bilgiyi sunmalı.
Şimdi böyle okuyunca ütopik geliyor olabilir ya da bunu yapabilmek için milyar dolar yatırım gerekir diyor olabilirsiniz. Ama işin içyüzü öyle değil. Çünkü bunu yapabilen şehirler var. Üstelik çok da büyük olmayan bütçeler ile.
Bilgi üretme ve bunu hem değerlendirme hem de değerlendirmek için açık kaynak olarak insanlara sınırsız sunma anlamında New York dünyada şuanda birinci sırada. Yer altındaki kanalizasyon geçidinin sıcaklık değerlerini bile ölçer ve paylaşır durumdalar örneğin. Ama ben size onun kadar büyük bütçeli, soğuk, mesafeli bir şehirden değil daha mütevazi, daha samimi ve daha sıcak bir şehirden bahsedeceğim. Barcelona!
Barcelona 2012 yılındaki belediye seçimlerinden sonra yeni gelen başkan Xavier Trias'ın “Akıllı Şehir” konseptine odaklanması ile başladı işe. Öncelikle bir Akıllı Şehir Takımı (Smart City Team) oluşturuldu. Bu takım şehir meclisinde yer alan farklı kesimlerden insanların katılımı ile oluşturuldu. Akıllı Şehir konsepti temel olarak yedi farklı başlık altında toplandı.
• Apps4Bcn Portal ( Şehir için uygulamaların işleyeceği web servis ve internet sitesi)
• 380 noktada ücretsiz elektirikli araç şarj istasyonu
• Akıllı trafik lambaları
• Ücretsiz şehiriçi yaygın/geniş WiFi alanları
• Tüm otobüs duraklarına USB portlarının da olduğu bilgilendirme alanları
• Akıllı Şehir Kampüsü
• Açık, erişilebilir veri tabanı
Tüm bu uygulamalar yapılırken şehrin aynı zamanda sosyal ve teknolojik olarak da kalkınması da göz önünde bulundurularak şehirdeki üniversitelerden de katılımcılar konuya dahil edildi. Altyapı yatırımları için Intel ve Cisco gibi firmalar sıraya girmişken Barcelona şehrin aynı zamanda innovasyon açısından da bir merkez haline dönüşmesi için yerel tedarikçileri ve açık kaynak sistemlere yöneldi. Açık kaynak yazılım ve Aurdino çipler kullanılarak düşük maliyette ve geliştirilmeye açık bir sistem oluşturuldu. Şehrin “Akıllı Şehir” haline dönüşmesi tabandan başlatıldı. Projeyi yönetenlerin altını çizdiği “Akıllı Şehir için Akıllı Vatandaş” kavramı bu tabandan başlatılan hamlelerin dayanak noktası. Çünkü “Akıllı Şehir” dendiğinde vatandaşlar bunun müşterisi ya da bu model altında birer tüketici olarak görülebilirler. Ancak Barcelona da tabandan başlatılan hareketin temel düşüncesi şu “Vatandaşlar akıllı kent konseptinin müşterisi ya da tüketicisi değil üreticisi olmalı. Çünkü sistem ancak böyle işleyebilir ve geniş alanlarda fayda sağlayabilir.”
Şunu da hatırlatmakta fayda var. Projenin başındaki insanlar şehirde yaşayan insanların her sorununun çözümünün illaki teknoloji olmadığının çok farkındalar. İşe başlamadan önce bunun ayrımını çok net yapıyorlar.
Yukarıda bahsettiğim, şehrin kendi bilgisini ürettiği ağ işte bu “Akıllı Vatandaş” çalışmaları ile hayata geçirildi. Fab Lab Barcelona adıyla kurulan merkezde önce üniversite öğrencileri ile yapılan workshoplar ile Aurdino chiplere yüklenecek yazılımlar ve bu çiplerin yapısı hakkında workshoplar yapıldı. Daha sonra bu workshoplar yine kentte yaşayan üniversite hocaları ve profesyoneller ile bir araya getirildi. Hem genç nüfusun teknolojik üretime geçişi için bir adım atıldı hem de katılımcı bir yapı sağlandı. Daha sonra ortaya çıkan, bilgi ve veri toplamaya yarayan ürünler (sensörler) yine yerelde üretilerek şehrin pilot bölge olarak belirlenen bir çok noktasına yerleştirildi. Bu kitler 150 Euro gibi düşük maliyet ile üretildiler. Bu yerleştirilen veri toplayıcılar bugün Barcelona'nın 250'den fazla noktasında online olarak anlık bir şekilde ses, ısı, ışık, karbonmonoksit, nitrojendioksit, nem ölçümü yapıyor ve bu ölçümler veri olarak “Açık Veri” portalına yükleniyor. Webden istendiği zaman erişimi mümkün bir veri havuzu bu. Aynı zamanda aynı yapıdaki sensörler ile trafikte ilerleyen araç sayıları tespit edilip anlık veri olarak izlenebiliyor.
Peki bu veri ile ne yapılabilir? Örneğin anlık sıradışı veri değişimi takip edilerek bazı durumlar önceden farkedilebilir. Şehrin ısı değişimi, ışık değişimi çeşitli kriterler ile yorumlanıp elektrik tüketimine dair bazı verileri elde etmenize yarayabilir. Bunun sonu yok... Çaprazlama veri karşılaştırması size ortada olmayan üçüncü bir veriye ulaştırabilir.
Sadece küçük bir bölümünü örneklediğim Barcelona'daki Akıllı Şehir projesi peki nelere sebep oldu. Örneğin çalışmanın tavandan değil tabandan başlatılması sayesinde yerel üreticilerin akıllı sistemler konusunda üretim kabiliyeti ve know-how seviyesi yükseldi. Üretmeye teşvik edildikleri ürünleri alanda uygulama, deneme imkanı buldular. Şehre ekonomik kazanımları oldu. Şehirde bu sayede oluşan yenilikçi yaklaşımlar sayesinde Avrupa Komisyonu Barcelona'ya “En İnnovatif Şehir Ödülü” nü verdi. Aynı zamanda kent 2014 yılında “Smart City Expo” ya ev sahipliği yaptı.
Geçtiğimiz günlerde dünya kamuoyunu meşgul eden Katalunya Referandumu da bu örnek üzerinden farklı açıdan değerlendirilebilir. Acaba “kendi kaderini belirleme” isteği “kendi kendine yetebilme” kabiliyeti ile belirginleşen bir durum olabilir mi acaba? Bu tabi başka bir yazı konusu.
Kısaca anlatmaya çalıştığım örnek Akıllı Şehir uygulaması, gelişimin ve değişimin tabandan oluşmasına bütünüyle engel kanun, yönetmelik vb. yazılı emirler cehennemi olan ülkemiz için ütopik geliyor olabilir. Ancak yine de doğrunun ve olması gerekenin ne olduğu konusunda yazıp çizmemize, anlatmamıza engel değil.
Öte yandan bizde veriye karşı bir direnç olduğu da ortada. Hem toplanması hem de yayınlanması konusunda. Ben bu direnci “hakikata karşı direnç” olarak tanımlıyorum. Çünkü veri hem hakikat hem de şeffaflık demek ve rakamlar yalan söylemiyor. Barcelona'nın turizm alanında gelen turistlere dair verileri otel, hostel, pansiyon, kamping gibi kategorilerle yayınladığını da belirtmek gerekiyor. Ortada aslında bir “Veri/Hakikat/Şeffaflık Kültürü” olduğu bir gerçek.
Bu bilgiler daha yaşanılabilir ve temiz bir kent için katkı yapmak isteyen bizlerin tezlerinin doğruluğunu ortaya koymaya yöneliktir. “Taban Hareketi” dediğimiz ve içinde yer aldığını düşündüğümüz toplulukların tavana taleplerini doğru ve bilinçli şekilde iletebilmesi için bu anlamda entelektüel seviyesini de yükseltmesi gerekiyor. Daha çok okumalı ve savunduğumuz doğrultuda dünyada neler oluyor takip etmeliyiz. İstemedikçe, istediğimizi yüksek sesle dile getirmedikçe bu anlamda değişimin olmayacağını hepimizin artık bilmesi gerekiyor.
Dipnotlar :
Büyük Veri; toplumsal medya paylaşımları günlükleri bloglar fotoğraf video dosyaları gibi değişik kaynaklardan toparlanan verinin anlamlı işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine denir
Endüstri 4.0; temel olarak Bilişim Teknolojileri ile Endüstriyi araya getirmeyi hedefliyor. Ana bileşenlerinden ilki Yeni Nesil Yazılım Donanım yani bugünün klâsik donanımlarından farklı olarak düşük maliyetli kaplayan enerji harcayan üreten ancak kadar yüksek güvenilirlikte çalışan donanımlar donanımları çalıştıracak işletim ve yazılım sistemlerinin kaynak bellek kullanımı açısından tutumlu olması hedefidir
Nesnelerin İnterneti ; "benzersiz bir şekilde adreslenebilir nesnelerin kendi aralarında oluşturduğu, dünya çapında yaygın bir ağ ve bu ağdaki nesnelerin belirli bir protokol ile birbirleriyle iletişim içinde olmaları" olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bu kavramı kabaca; çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi olarak da tanımlamak mümkündür.
Akıllı Şehir ; Kentliyle bütünleşen, vatandaşların isteklerini, mevcut ve potansiyel sorunlarını zamanında ve yerinde tespit eden, problem önceliklerini objektif kriterlerle belirleyen, bürokrasiyi azaltarak, çözümlerin üretiminde halkın da katılımını sağlayan; şeffaf, katılımcı, üretken yerel yönetimi öne çıkarmaktır.