Cyclist Türkiye dergisi Kasım ayı sayısında, bisiklet içerikli bir yazı yazmak yerine, bisiklet demeden bisikleti işaret eden, gözleri biraz da başka bir yöne çevirmek ve aslında büyük işlerin döndüğü alanı insanlara biraz daha göstermek için “Şeytanın Arabası” başlığıyla otomobiller ile ilgili bir yazı kaleme aldım. 

Bu hafta o yazıdan bazı pasajlar paylaşarak dergiye denk gelmemiş ya da ilgi odağı bu tür dergiler olmayan okuyucularımı da bu bilgilerden haberdar etmek istedim. Bazı şeyler vardır, ne kadar çok kişi bilirse o kadar iyi dediğimiz. İşte bunlar da o sınıfa giren bilgiler. Başlayalım.

“Geçtiğimiz ay (10 EKim 2019) The Guardian’da ‘Otomobil Üreticileri İklim Hareketinin Engelleyicileri Arasında’ (Carmakers among key opponents of climate action) başlığı ile çıkan bir haberde, otomotiv devlerinin dünya çapında küresel iklim değişikliği ile yapılan mücadelenin aksaması ve durması için nasıl çaba harcadıklarını ortaya koymaktaydı. Firmaların bu amaç uğruna lobi faaliyetleri için milyonlarca dolar harcadıklarını anlatan haberde bazı önemli detaylar bulunuyor. Bu detaylardan birisi, SUV tarzındaki araçların neden son yıllarda bu kadar arttığının cevabına götürüyor. 

Haberde belirtildiğine göre AB 2021’den itibaren “EU Clean Mobility” paketi çerçevesinde üretilen araçların emisyon değerlerinde bazı kısıtlamalara gitmekte. Buna göre 2021 yılına gelindiğinde otomobil üreticilerinin ürettikleri otomobillerinin ortalama emisyon değeri kilometre başına 95 gr olmak zorunda. Bu değere ulaşamayan şirketler bu değeri aşan araç başına her bir gr/km için 95 € ceza ödemek durumda kalacak. Ancak haberde otomotiv endüstrisinin bu hedefin oldukça uzağında olduğu belirtiliyor. Bunun sebebi de yüksek emisyon değerlerine sahip SUV tipi otomobiller. 2018 yılında üretilen otomobillerin ortalama emisyon değeri bir önceki seneye göre %1,8 artışla 120,4 gr/km oldu. Bu artışın bilinçli bir durum olduğu, otomotiv firmalarının AB’yi bu plandan vazgeçirmek için bilinçli olarak SUV pazarlamayı arttırdığı ve üretim açısından da bu modellere daha fazla ağırlık verdiği belirtilmekte. Yani kısacası otomotiv firmaları daha küçük hacimli, daha düşük emisyonlu motorlar geliştirmek için arge bütçelerini arttırmak yerine parasını emisyon değerlerinin düşürülmemesi için lobi faaliyeti yapmada harcıyor. VW’nin içinde olduğu emisyon skandalındaki mühendislik dehasını düşündüğümüzde hiç de şaşırtıcı değil. Neydi o deha bir daha hatırlayalım. VW araçlarını, egzoz ölçüm istasyonunda hareketsiz şekilde, tek tekerlek üzerinde testte olduğunu algılayacak şekilde tasarlamış; geliştirdiği yazılım sayesinde ölçüme giren araç ölçümde olduğunu fark edip daha düşük güç verecek şekilde üretilmişti. Böylece VW araçları ölçümden daha düşük sonuçlarla çıkmakta, ölçümlerden tam not almakta ama şehrin caddelerine çıktığında zehir saçmaya devam etmekteydi. The Guardian’ın haberine geri dönersek, haber, otomotiv firmalarının elektrikli otomobil üretimlerini de bilinçli olarak ağırdan aldığını belirtmekte. Haberin kaynak olarak belirttiği “InfluanceMap” (https://influencemap.org) ayrıca en büyük 4 petrol firmasının da iklim ile mücadelesinin aksaması için milyon dolarlar harcayarak lobi faaliyeti yürüttüğünü belirtiyor.” 

“Otomobil vadettiği birçok şeyi yerine getiremeyen bir araçtır. Çünkü varoluş mantığı vaatlerini yerine getirebilmesine aykırıdır. Henry Ford’un en baştaki ideali olan ‘En iyi malzemeyle, en iyi mühendisleri kullanarak büyük topluluklar için bir araba inşa edeceğim. Aile için yeterince büyük, çıkardığı masraflar için yeterince küçük bir araba olacak ve geleceğin arabası halkın arabası olmalıdır. At arabası ve bir at temin edebilecek güçte olan herkesin sahip olabileceği araba olmalıdır.’ fikri gerçekleştiğinde otomobil ölmüş demektir. 

Otomobil, herkesin sahip olduğu takdirde işlevini yitiren dünyadaki tek araçtır. Şöyle düşünün herkesin televizyonu olabilir, saç kurutma makinası, çamaşır makinası olabilir. Bunların herkeste olması onların işlevinden bir eksilme ya da işlerini yapamaması anlamına gelmez. Ancak otomobil öyle değildir. Herkesin otomobili olduğu takdirde otomobil artık kullanılabilecek bir şey değildir. Bu otomobil paradoksudur. Bugün sorunun bu olduğunun farkında olmayan kitlelerle birlikte yaşıyoruz ve yönetiliyoruz.” (Cyclist Türkiye, Kasım 2019, “Şeytanın Arabası”, Tanzer Kantık)

Şimdi şehrin sokaklarında gezen otomobillere bir daha bakın.