Alsancak Stadı’nın olduğu bölgenin bundan 100 sene önceki ismi Punta’dır. Yeşildere’nin hemen kenarından başlayan, zamanında İzmir’in yöneticisi Katipzade Mehmet Efendi’nin idamlarını yaptırttığı yer olması nedeniyle Darağacı olarak anılan bölge ile 1850’lerde Körfez ile Aydın’ı birleştirmek için yapılan tren yoluna komşudur. Tam olduğu bölge stattan önce Murtake diye geçer, Rumlar ölülerini buraya gömerler, yaslarını burada tutarlar. 1910 yılında semtin çocuklarının kurduğu Panionios, vali Nazım Paşa’ya gidip top oynamak için münasip bir yer istediklerinde kendilerine; “Hay hay, buyrun ölülerinizin üzerinde top oynayın” denir. Nazım Paşa kötü biridir, Çakıcı Mehmet Efe’ye oyunu da o oynar. Panionios sonrasında semtte Garibaldi adıyla bir takım daha kurulur. Onlara da tren yolunun öbür tarafında, şimdi yüzme havuzu olan bölge verilir. Altay ve Karşıyaka’nın da kurulmasıyla şehirde futbol günlerce üzerinde konuşulan bir etkinliğe döner.
Felaket başımıza gelip de Alsancak’ın Rum evlatları şehri terk edince, stada bakacak, onu gözü gibi kollayacak semtin diğer çocuklarına, Altaylılara stat teslim edilir. Altay’dan ayrılanlar Altınordu’yu 1923’te kurunca Garibaldi’nin kullandığı düzlük de onlara verilir. Daha sonraları bu düzlük Altınordu tarafından elden çıkartılır. Böylelikle İzmirspor ve yine Altay’dan ayrılanlar tarafından kurulan Göztepe’nin yanına dahil olan Altınordu hep birlikte stadı ortak kullanmaya başlar.
Yalnız futbol değil, İzmir’in spor müsabakaları da burada gerçekleştirilir. Başlangıçta Rumlardan kalan stadyumda küçük düzenlemeler yapılır. 1929 yılında, tren yolu tarafına locaların da bulunduğu bir tribün inşa edilir. Uzun süre stat bu görüntüsüyle var olur. 1962 yılında stadın deniz tarafındaki yolun Alsancak ile Bornova’yı bağlayan tek yol olması nedeniyle genişletilmesiyle, stadın bir miktar doğuya kaydırılması ve tribün yapılması planlanır ama işi üstlenen müteahhit kısa bir süre sonra vefat edince planlar rafa kaldırılır. Ancak 1964 yılında gece ışıklandırılması ve kapalı tribün yapılır. 1965’e tribünlerin elden geçirilmesi düşünülürken kapalının üstüne kaçak kat gibi çatısız bir tribün eklenir ve yol ile stat arasına Beden Terbiyesi binası kondurularak stat ikonik görüntüsüne kavuşur.
1990’ların ortasında stadın kullanım hakkı Altay’a verilir. 1999 yılında sahipliğin tamamen Altay’a verilmesi için uğraşıldığı bir dönemde Altay küme düşünce iş Arapsaçına döner. İstanbul ve Türkiye’nin geri kalanına tesis yağdıran devlet İzmir’e pinti davranır ve İzmir kulüplerinin stat için birbiriyle yarışmasına neden olur. En nihayetinde iktidar stadı AVM yapma fikri ile gelir, Altay taraftarının çabası ile bu fikirden vazgeçmek zorunda kalır ve deprem dayanıklılığı nedeniyle yıkılan stadın yeniden inşaatına 2015 yılında başlanır.
Eski bir dosta kavuşmadan geçen son günlerin sabırsızlığı ile yazılan bir yazı bu, elbet ki bu yaz gününde o tren düdüklerine karışan seslerin, denizden esen meltemin, İzmir’e dair ve sadece İzmir’de bulunabilecek şeylerin hasreti içine sinenlere, yalnız olmadıklarını semtin siyah beyaz çocuklarının o çayıra geleceğinin müjdesini verebilmiştir.