Altı Muhalefet Partisi’nin “Ahlatlıbel Mutabakatı”ndan “Bilkent Deklerasyonu”na giden yolculuğu, bir son değil; “Geleceğe Doğru Türkiye’nin inşası”nda yeni bir başlangıçtır.
“Bilkent Dekrasyonu”nun içeriği bir yana, olayın kendisi bile çok önemlidir ve “tören”den öte bir anlam taşımaktadır.
Demokrasi; “öz”ü itibariyle görüşme, konuşma, uzlaşma ve problemlerin çözümü bağlamında “ortak payda”da buluşma rejimidir.
Altı siyasi partinin bir araya gelerek “Güçlendirilmiş parlamenterler sistem”in ana hatlarının açıklandığı, “Demokratik Türkiye İçin” sunumu; dinsel, etnik, ideolojik, cinsel, siyasal ayrım yapmadan toplumun tümünü kucaklayan temel uzlaşma metninin imza anıdır.
Bu arada; “Altılı Mutabakat”ta en önemli nokta, bu mutabakatın tabandan gelen bir “halk hareketi” olması, halkın isteminin de; demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet ve refah arayışına odaklanmasıdır.
Ancak; “Bilkent Mutabakatı”nın hayata geçirilmesi iki koşula bağlıdır.
- Mutabakata imza atan partilerin Cumhurbaşkanı adayının Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması,
- Söz konusu partilerin TBMM’de Anayasayı değiştirebilecek 360’ın üzerinde bir çoğunluğa sahip olmasıdır.
Bu iki koşul yerine getirilemezse; “Bilkent Mutabakatı” demokrasi tarihinde önemli bir “belge” olarak yerini alır.
UZLAŞMA METNİNDE NELER VAR?
Uzlaşma metni, çağdaş demokrasinin temel parametrelerinden olan çoğulculuk, temel hak ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, etkin yasama meclisi, yürütmenin denetlenmesi, hazinenin korunması, basın özgürlüğü, medyadaki tekelleşmenin önlenmesi, yoksullukların önlenmesi, şeffaf kamu yönetimi, kadın-erkek eşitliği, çocuk hakları ve çevrenin korunması gibi başlıkları kapsamaktadır.
Ayrıca; uzlaşma metninde Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik bir niteliğe kavuşturuluyor; yetkiler TBMM’ye karşı siyasi sorumluluk taşıyan bir hükümette toplanıyor, denge-denetim mekanizmasıyla birlikte güçlü kurumlar öngörülüyor.
Öte yandan; seçim barajı yüzde 10’dan yüzde 3’e indiriliyor.
Diğer önemli bir husus da; demokrasinin olmazsa olmazı bütçenin denetlenmesidir.
Bu amaçla; “Kesin Hesap Komisyonu” kurulmasına, Komisyon Başkanlığı’na da Ana Muhalefet Partisinden bir TBMM Üyesinin seçilmesine karar veriliyor.
Böylece; seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 3’e indirilmesiyle, “Kesin Hesap Komisyonu” Başkanlığı’na Ana Muhalefet Partisinden bir üyenin seçilmesiyle katılımcı ve çoğulcu demokrasinin işlerlik kazanması, toplumdaki tüm katmanların TBMM’de temsiline olanak sağlanması mümkün olabilecektir.
Sonuç olarak: Bilkent Mutabakatı; henüz yolun başlangıcıdır, en uzun yolculuk bir adımla başlar.