Merak etme. Bunu merak etmek illüzyon gösterisinin sırrını çözmeye çalışırken gösteriden tat alamamaya benzer. Dinle ve inan. Kaçıncı kez bu dudaklardan ‘seni seviyorum’un döküldüğünü sorgularsan olacak olan tam olarak bu. Bu buğulu gözler kaçıncı kez sonsuz bir mutluluğa kırpışıyor merak edersen o sonsuzlukta yer alma şansın yok.
Aşk yalanları tolere edebilme sanatıdır. Enleri çokları hepleri senleri aslaları bir çırpıda harcayıp arkasına bakmayan sevdalara her seferinde yeniden inanma sanatıdır aşk. Yeniden o girdaba düşmek için yaptığın çırpınışları kaçış zannetmektir.
Ben kimim sorusunu bulmana yardımcı olması için birine dokunmaktır. Ve bu sorunun cevapsız olduğunu anlayana kadar sürer aşk. Sonra unutursun sonuçsuzluğu, çözümsüzlüğü. Tekrar çırpınışlar tekrar bu dünyayı inkar. Bu yüzden evrendeki çaresizliğine suç ortağı bulmaktır aşk.
Kendine başka başka ölçeklerde değer biçmektir. Karşındakinin sevgisi, senin sevgin, çalan şarkının durumu anlatışı, geçen arabaların kornaları sesler ışıklar, yorum hataları. Aşk ağırlığı,derinlği, sıcaklığı,uzaklığı,gürültüyü her şeyi ama her şeyi kalp atışı cinsinden hesaplamaya çalışmaktır. Boş ver inan bulduğun sonuçlara… Çünkü kalp inanmak istediğini ölçer.
Kendini inkar etmektir, karşıdakinin gözündeki mutluluk kadar nefes alabilme hakkı vermektir kendine. Yok olmaktır gerisi yalandır formel adamların işidir. İlişkidir ‘kendini ve karşıdakini koruyarak kimlik benlik gibi fasa fusolarla başlayan tanımlar külliyen ilişkidir, aşk falan değildir.
Yaşanacaklardan değil, yaşamamaktan pişmanlık duyma korkusudur. Ezberinde bir dize oluşup durmasıdır, değişip durması, yeniden şekillenmesidir. Yazarsan da yok olur, yazmazsan da. Ama yazmak her seferinde yeni tohumlar atmak için toprağı çapalamaktır, sulamaktır. Yazma, nasılsa yazarsan da yok olur yazmasan da, kendini o girdaba yazarak daha çabuk sokma. Yaşamaya bak. Yazan yaşayamaz hep merak eder şapkadan nasıl tavşan çıktığını. Yazma bulunur senden sonra bile başkalarının canını acıtır, diş fırçasına sarılı kâğıtları şiir olarak basılır kimilerinin.
Dünyayla arana bir perde çekmektir, sevgilinin saçlarından. Tüm dünyayı karşısına aldığını sanmaktır. Gül geç kendine. En çok kendini kaptırdığın anda bile son durakları düşünme. Otobüste uyuyup kalırsan ne olur…
Kendini geliştirmeye çalışmaktır ruhen. Anlamaya çalışmaktır bütün kadınların ve adamların aynı kişi olup olmadığını. Acı cevap aynı olduklarıdır. Her ilişkinde sen değişirsin karşındakiyle daha geçimli olacak hale gelene kadar bu tekâmül sürer. Aslında karşına son çıkan kişiye de ilk tanıştığın insan gibi davransaydın onunla da anlaşamayacaktın. O yüzden biten aşklara üzülme. Dünyada tek bir adam ve tek bir kadın var. Üstelik ikisi de sensin. Kendinle iyi geçinmeye bak.
Evden izin alıp buluşmanın tadıyla kendi evinde kaldığın zaman yaşayacağın aşkın büyüsün aynı olmayacağı da açık. En çok ergenlikte inanmak istersin mucizelere, sihirlere, karşı cinsin gerçeküstülüğüne…
Neyse aşure yasaklanmış aşk için böyle bir risk yok en azından. Kendi başına da aşk yaşayabilirsin. Hatta böylesi daha makbul, birine onun için hissettiklerini söylemek bir nevi beraber bir oyun oynamak teklifidir. Kimileri ikiye bölünecek kız olmayı göze alır işte bu mükemmeldir. Kimileriyse illüzyon gösterisinde yanınıza oturup her şeye dudak büker. Burada dikkatli olmak gerekir bazı insanların dudak bükmesini bile özleme ihtimali vardır. Bu durum belki de yaşarken anıya dönüştüğü anlaşılmayan şeylerin başındadır ve çok tehlikelidir.
Sevginin aşkın mutluluğun olduğu şiddetin ve yasakların değil özgürlüklerin olduğu günlere…