Ben Sait… Bazen görüp görebileceğiniz en gerçek insan, bazense hayallerle yaşayan bir çocuğum.
(Sevgili okurlarım, bugün izninizle köşemi şu sıralarda ilk gençliğini yaşayan bir yazar adayına bırakıyorum. Aşağıda okuyacağınız metin, yazarın ortaokul 6. sınıfa giderken kaleme aldığı bir duyumsama çalışmasıdır. Bu çalışma bize üzerinde yeteri kadar durulursa çocuklarımızın ne kadar yetenekli olduğunu da kanıtlıyor sanıyorum. Bu metnin yazarı, öncelikle kendini nitelikli kitapları okumaya vermiş, öğretmenlerinin de yönlendirmesini doğru algılamış, kendini yazarak ifade etmeye içtenlikle inanmış bir genç artık. Edebiyatın diğer türlerinde de karalamalar yapıyor. Gelin Ayla Nur Bilgili’nin yazdıklarını okuyalım bu hafta.)
“Ben Sait… Bazen görüp görebileceğiniz en gerçek insan, bazense hayallerle yaşayan bir çocuğum. Ben Faik. Yaşama sığdıramadığım dünyamı kâğıtlarıma sığdırırım. Gözyaşımı, gülüşümü, umudumu… Hepsini bir siyah kalem ucunda taşırım. İstiklâl’de gezinirim mesela. Bazen sarhoşumdur. Paltoma sarılırım. Yakalarına yün diktirmek isterim paltomun. Sinemaya giderim, hafiye oluveririm. Meyhaneye giderim, sarhoş olurum. Limana giderim, bahriyeli olurum. Banka otururum mesela. Gökyüzünü izlerim. Gözlerim kapalı izlerim. İzlemenin tadı hiçbir şeyde yoktur. Ellerimi cebime sokup sabah yediğim susamlarını hissederim parmak uçlarımda. Kaldırıma otururum. Islaktır kaldırım. Umursamam. Gökyüzünü izlerim. Geceyi izlerim. Bütün evren başımın üzerindedir. Bazen bir düdük sesi beni kendime getirir, bazen sırılsıklam bir köpek… Sesler duyarım mesela. Gaipten sesler. Korkmam. Bilirim ki sesler olmadan yaşayamam. Bir ceviz yaprağının rüzgâra kapılışı ya da çimlere basan bir eşek toynağı…
Her zaman bir yerlerde bir ses olduğunu bilirim ben. Onun kıvancıyla yaşarım. Gece başımı yastığa koydum mu mesela, kolay kolay uyuyamam. Yatmadan önce beni düşünenleri düşünürüm. Bir anam var yorgan döşek, bir Arap var ayakucumdaki sevgili kara köpek. Bir de Panco var, tek dostum. Pardösüsünün yakası kürklü dostum. Bir yanağında sönük çıban izi kalan dostum. Birlikte dolaşırız mesela. Sinemaya gideriz. Bara gideriz, maç yaparız. Ben seyirci olurum genellikle. Cigaradan sararmış parmakları terden sırılsıklam olmuştur. Omuzuna atarım kolumu. Ben oturup mesela ticaret gemilerini izlemem. Hayallerimde onlar yer almaz. Gıcırtılı, eski bir sandalda yaşlı balıkçının topal martıyla sohbetini izlerim. Delidolu bir gencin neşeyle tutturduğu türküleri dinlerim. Onları alırım dünyama. Ben Sait Faik Abasıyanık. Gömleği kırışık, gecelere alışık bir adamım ben.”