Alman Barış Derneği Genel Sekreteri idi, Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Almanya’nın bir daha savaşa girmesinin intihar olacağını söyledi. Savaş-Bir Daha Asla kampanyasını yürüttü, 1933 yılında Gestapo tarafından gözaltına alındı, işkence gördü, toplama kampına gönderildi, verem oldu, 1935 yılında Nobel Barış Ödülüne aday gösterildi ve ödülü aldı, ödülü alması için gitmesine izin verilmedi.
Carl von Ossietzky; İkinci Dünya Savaşı Almanya’sının cesur gazetecisi, barış savunucusu, savaş karşıtı, Hitler’e ‘Sanat ve Bilim Millî Ödülü’ adında ulusal bir Nobel icat ettirten adam, 1938 yılında Alman faşizmi altında ölen bir Alman.
Hermann Göring’in bizzat görüşerek ödülü reddetmesi için telkinde bulunduğu Ossietzky'nin cevabı: "Uzun süre düşündükten sonra, bana layık görülen Nobel Barış Ödülünü kabul etmeye karar verdim. Gizli Devlet Polisi temsilcileri tarafından bana bildirilen, bunu yapmakla kendimi Alman millî cemaatinden dışlamış olacağım yönündeki görüşe iştirak edemiyorum. Nobel Barış Ödülü iç siyasi mücadelelerle ilgili değil, halkların, milletlerin birbirini anlamasıyla ilgilidir."[1]
Tarife gerek yok, ne derseniz deyin adına, bu ad altında yapılan uygulamaların milliyeti, ulusu, dini, imanı, ideolojisi, felsefesi yoktur, olamaz da. Bu kadar çok kavramın yeşermesine izin verecek bir saha değildir;
Elverişli kullanılacak adamları onları kullanacak güç odaklarının emrine vermek için aracı milliyetler, uluslar, sınırlar, dinler, ideolojiler kullanır; olay kontrolsüz bir sosyal deney gibidir, bir tarafta gücün tek ve yegâne sahiplerinin bilgisiz bir inançla besledikleri güç bağımlıları ve insanca, huzurlu bir hayat derdinde olan diğerleri, hep kendinden yiyen ve hep azalan diğerleri; sonuç yıkım, ölüm, açlık, sefalet; insanlıktan önceki son çıkış.
Bilgisiz cahil bir inanç veya inanma isteğidir, çaresizliktir.
***
Sabahattin Ali’yi öldürdüğü iddia olunan Ali Ertekin, milli hislerinin tahrik olması sonucunda öldürdüğünü söylemişti; yani, ülkesinin tüm cezaevlerini düşüncelerini söylemek adına gezmiş Sabahattin Ali’den daha fazla sevmektedir vatanını, vatanındaki insanları.
Şiir yazmaktan vazgeçmemek için özgürlüğünü feda eden Nazım’dan da,
Adana’nın ovalarını, Toros dağlarını anlatan Yaşar Kemal’den de, ülke sömürülmesin dediği için idam sehpasına çıkartılan 25 yaşındaki Deniz’den de fazla sevmektedir vatanı da, vatanındaki insanı da, gerektiğinde öldürecek, hapsedecek, evinin barkını yakacak, yağmalayacak kadar.
***
Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı, Şener Şen, Kemal Sunal, İlyas Salman, Müjde Ar, Adile Naşit ve İhsan Yüce’nin rol aldığı, İhsan Yüce’nin yazdığı, 1978 yılında çekilen Kibar Feyzo’dur hayat ve her ne kadar ağa, Faşo olsa da, ağanın faşoluğunun devamını sağlayan Bilo ve Hüso’dur.
Kibar Feyzo, 40 yıl boyunca çeşitli sansürlere takılmış ve halen de sansürlenmektedir ama filmin tüm replikleri çoktan ezber edilmiştir.
Şuursuzluk hali, Kibar Feyzo’ya herkesin gülebilmesidir, gariptir gülmemesi gerekenler de gülmektedir.
***
Carl von Ossietzky 1938’de öldü ama 1968 yılından beri adına insan hakları ödülü veriliyor.
***
Uzun lafı kısaltırsak insan, dünya, vatan, yurt, toprak sevmek için kıstaslar nelerdir?
Mesela, 12 yaşındaki çocukların doğurganlıklarını düşünebilen ve düşünmekle yetinmeyip de konuşabilen adamlar varken, ölümün her türlüsüne karşı olup düşüncelerini söyleyen yargı mensuplarını kınamak?
Mesela, onca dert varken baroların ve diğer meslek odalarının seçim sistemlerinin değişmesi gerektiğini savunmak?
Mesela, açlıktan ölenin kusurunu aramak?
Mesela, öldürülen kadının kusurunu bulmak?
Mesela, beton binaların arasından yeşili ne kadar sevdiğimizi söylemek?
Mesela, covid19 bulaşan doktorun işinden kaynaklanan bir hastalığa kapılmadığını söylersek olur mu?
***
- “köyün itibarını yüskeltem dedim, heç adam çıhmıyı.”[2]