Dostlarının paylaşımlarından sonra rahatsızlığı haber olan olan Billur Kalkavan benim canım, güzel arkadaşım.
Billur'umla tanışmamız rahmetli anneciği sayesinde olmuştu. Annesi benim yazılarımı pek sever imiş. Billur'a rica etmiş 'bul telefonunu aç söyle ben onu çok seviyorum' diye.
Böylece ilk telefonda tanıştık. Ama konuşmanın daha ilk dakikasında kırk yıllık dost gibi sohbete daldık, güldük, makara yaptık.
Ve en kısa zamanda buluşma dileklerimizi birbirimize ilettik.
Çeşme'de birkaç kez buluştuk da... Ondan sonra da gönül bağımız hiç kopmadı.
Birbirimize çok benzediğimiz için uzaktan da olsa hep neler yaşadığımızı hissettik.
Daha doğrusu burnu boktan kurtulmayan hep ben olduğum için daha çok Billur ve Buğra benimle uğraşıp durdu. Hala da öyledir :)
Arada yoklar beni arar, ruh halim telefonlara bakmaya uygun olmazsa (ki bu çok yaşanır) ve cevap vermezsem de fırçasını kayar: Kızım cevap vermeyince yine bir bok oldu zannediyorum bari iyiyim yaz!
Yani bilirim ki Billur uzaktadır ama aslında hep yanımdadır. Billur arkadaş gibi arkadaştır.
***
Annelerimizi kaybettik... O İstanbul'da ben Çeşme'de uzaktan sarıldık.
Sonra Ayşe'min ölümüne de çok üzüldü mesela biliyorum. Hala Ayşe'yi tanımayan var mı bilmem... Benim 8 yıllık can yoldaşım Cane Corso cinsi köpeğim güzel Ayşe’m yani... Kanserden kaybettim kendisini.
Meğer tam da o sıralarda Billur da hastalığını yeni öğrenmiş.
Benimse bir ay önce haberim oldu.
Yine aramış beni ben de öküz gibi uyuduğum için geç gördüm cevapsız aramasını.
Sonra ben onu aradım, ulaşamadım derken Billur'cuğum bana uzun bir sesli mesaj attı.
Şimdi kendisinin izniyle o gün konuştuklarımızı, mesajları özetleyerek, verdiği hayat derslerinden bir parçayı sizinle paylaşacağım.
Arada o mesajları açıp tekrar tekrar dinliyorum. İhtiyacım olduğunda, kendimi, öfkeli, üzgün, çaresiz hissettiğimde yani...
Sizin de kulağınıza kirazdan bir çift küpe olur belki...
***
İşte Billur Kalkavan'ın yaşadığı rahatsızlıktan sonraki hisleri:
- Öncel, Ayşe'nin hastalığından bende de çıktı biliyor musun? İki haftadır tedavi oluyorum. Akciğer kaynaklı, metastazlı ama çok minimal sakın üzülme! Minik minik, beynimde bile var. Her gün radyoterapiye gidiyorum. İlaçlar alıyorum, yatıyorum, uyuyorum.
- Bu süreçte kendimi son senelerde ne kadar yıprattığımı, annemle uğraşırken (sesi titriyor) ne kadar sıkıldığımı.......(Ve ağlıyor)Off kusura bakma!!!
- Onun için Ayşe'ye o kadar üzüldüm ki! (Burnunu çekip hemen konuşmanın başındaki o güçlü, tanıdığımız ses tonuna geri dönüyor) Ama ben yırtacağım merak etme. Biraz boktan bir süreç yaşıyoruz yani Buğra'yla... Ama iyi gidiyor tedaviler. Doktorlarım çok iyi.
- Benim gibi neşeli, sağlıklı, hayatında iki kereden fazla grip olmamış, günde bir-iki taneden başka sigara içmemiş, içki içmeyen, sağlıklı beslenen insanlarda da oluyor böyle şeyler. Çünkü aslında her şey beyinde bitiyor.
- Kendimi çok sorguluyorum son zamanlarda (tekrar ağlıyor). İçime döndüm iyice. Bakıyorum işte ne yaptım, ne hatalar yaptım, kendimi niye bu kadar yıprattım, niye bu kadar üzülüyorum. Yok ülkenin haline, yok ormana, yok hayvana, yok çiçeğe, yok böceğe...
- Artık sigara görmeye, hatta artık sigara içenleri de görmeye tahammülüm yok. Çünkü ben sigara içmezken bunları yaşıyorsam sigara içenler kim bilir neler yaşıyor diye düşünüyorum.
Ya kusura bakma sen biliyorsun ben kimsenin işine karışan biri falan değilim ama n'olur sen de bırak içme şunu.
- Sen Allah'tan temiz havası olan bir yerde yaşıyorsun. Buğra'ya da söylüyorum, biz de artık gidelim kendimize bir yerlerden arsa marsa, temiz havası olan bir yer alalım. Artık Kaz Dağları mı olur neresi olur. En azından yılın yarısını orada geçireyim çünkü İstanbul'un pisliğinden, kalabalığından o kadar sıkıldım ki!
- Şimdi bir affetme sürecine soktum kendimi. Onu affet, bunu affet... Yani, en azından deniyorum diyeyim sana... Artık daha doğrusu aldırmamaya karar verdim. Diyorum ki her şey olması gerektiği gibi evrende. Biliyorum sen de benim gibisin, o yüzden bırak ucunu. Her şeyi içselleştirme kendinle.
- Bunu aslında ben bir hediye olarak kabul ediyorum. Nasıl dersler çıkarmam gerektiğini, nasıl dönüşmem gerektiğini düşünüyorum devamlı.
- Tabii ki güçlüyüm, sen de güçlüsün. Hayatı seviyoruz. Bir kere seviyoruz kızım! Bırak hayatı biz her şeyi seviyoruz. O'nun için Allah bizi korur. Bu bir derstir, bu bir eğitimdir.
- Ben annemden sonra son zamanlarda biraz salmıştım. Böyle bir heyecansızlık, hayata karşı bir bezginlik... Tamam her şey çok güzel de ee sonrası?
- İşte bu bana bir uyandırma servisi gibi geldi aslında. Ben yaşadıklarımı hazmettim, sen de hazmet. Boş ver kötüyü çekme kendine.
- Şimdi kendime daha da iyi bakıyorum. Buğra dır dır dır zaten sürekli başımda. Yedin mi, içtin mi? Çünkü çok zayıfladım, 47 kiloya düştüm bir ayda.
- Daha yeni başladığı için tedavi ve ben hiç ilaç almaya alışık olmadığım için vücudum ilaçlara adapte olmaya çalışıyor. İştahım yok ama toparlayacağım.
- Doktorlar çok emin benim çok çabuk iyileşeceğimden. Çünkü testlerim yapıldı, gayet iyi. Bu hastalık size çok zarar vermemiş dediler.
- Çok minimal tümörler var ve hepsini de duygularla bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Bırak İstanbul'un pisliğini misliği...
Akciğer: Aile bağları
Karaciğer: Öfke ile ilgili...
Ben artık taşıdığım bütün öfkeleri, nefretleri, ülkenin haline karşı olan her türlü üzüntüyü falan, her şeyi bırakıyorum. Çünkü benim nefret etmem bana zarar veriyor sadece. Seninki de sana zarar veriyor. Kendimize zarar vermeyelim diyorum. Onun için de ne olur sen de üzülme. Ben seni çok seviyorum. Sen çok tatlı bir kızsın. Biz hep böyle dışarıdan aşırı neşeli, gamsız görünürüz ama işte bir takım sıkıntıları içimize gömen tipleriz. Gömmeyelim!
- Boş ver! Kimseden ne nefret et, ne kimseye küfür et, ne nalet oku, ne yargıla ne de eleştir. Herkes kendi varoluşunu yaşıyor. Herkes kendi karmasını yaşıyor. Biz karmamıza pislikler sokmayalım. Güzel hisler ekelim, güzel duygular, güzel şifalar ekelim. Birbirimize güzel dualar edelim.
- Yardım almayı da bilmek lazım vermek kadar. Ben biraz almayı da öğreniyorum şimdi. Senin de bunu öğrenmeye ihtiyacın var mesela. Şu anda bana her yerden güzellikler yağıyor. Her yerden yardımlar yağıyor. Maddi manevi hani... Herkesin güzel düşünceleri, duaları... Bunlar çok önemli şeyler.
- Kendini üzme lütfen. Ben çok iyiyim. Bolca dinleniyorum çünkü son iki-üç senedir adam gibi uyumuyordum. Geç uyuyordum vs. kendi bedenimi yıprattım ben, biliyorum. Şimdi kendimi yormuyorum, ilaçlarımı düzgün alıyorum, Buğra'yla, kedilerimle oturuyorum işte.
- En kısa zamanda Çeşme'ye geleceğiz zaten. Seni çok öpüyorum. Lütfen hiçbir şey için üzme kendini!
***
Mesajını aldım ve kabul ettim Billur'um.... Benim dışarıdan sert görünen merhametli, sevgi dolu arkadaşım. Bütün bu söylediklerin artık hep aklımda. Şimdi tek derdim bir an önce yine kalabalık sofralarda buluşup güle oynaya muhabbet etmek. Bu kadar sevildiğimi bilmiyordum demişsin. Çok daha fazla seviliyor ve sayılıyorsun.
Yani bütün hayatın boyunca ektiğin tek şeyi biçiyorsun. Sınırsız, koşulsuz, saf sevgi.
Hadi gel artık, kediler köpekler bütün ev ahalisi seni kucaklamak için sabırsızlıkla bekliyoruz.
Öpüyorum o güzel gözlerinden.