Barış Terkoğlu’nun tutuklanması sonrasında Odatv’ye de erişim engeli getirildi. Ben de bu haftaki yazımda; basın özgürlüğü açısından hayal kırıklığı yaratan bu gelişmeler üzerine Terkoğlu’ya dair gözlemlerimi aktarma gereği duydum. 

Barış Terkoğlu’yu uzunca bir süredir takip ediyorum. İzmir’e geldiği zamanlarda da tanışmak ve sohbet etme imkanı da buldum.  Gazetecilik tarzını da örnek aldığım biri. Umarım en kısa sürede özgürlüğüne kavuşur ve yeniden yaptığı haberleri, yazdığı köşe yazılarını okuruz.

Terkoğlu’yu İzmir’e geldiği kitap fuarında ya da çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarda dinledim. Son olarak ise Bayraklı Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinliktekonuşmuştu. Burada yaptığı konuşmada gazeteciliği bir aydın faaliyeti olarak tanımlamıştı. Terkoğlu, bir de Türkiye’de  yaşayan bir gazetecinin rutinini ise herhalde biraz da kendinden yola çıkarak şöyle aktarmıştı:

“Sabah 6’da kalkıp çalışmaya başlıyorsun. Saat sekizde ise emniyet müdürlüğüne gidip yarım kalan ifadelerimi tamamlıyorsun. Ardından tekrar rutin çalışmana dönüyorsun. Akşamları ise konuşmacı olarak panellere katılıyorsun

                                                                                              ***

İşin aslı; Ergenekon sürecinde de 19 ay tutuklu durumda kalan Barış Terkoğlu’nun  yaşadıkları gazeteciliğin hala ayakta olabildiğinin kanıtlarından bir tanesidir.

***

Bu yazının ana konusunu aslında Çeşme Projesi ve acele kamulaştırma üzerine olacaktı. Önümüzdeki hafta içerisinde bu konuda bazı gelişmeleri aktaracağım.